9. bölüm: ASİ.

222 10 1
                                    

''Ne çok ağladım ben,

Bir damla yaş dökmeden.''

                     Özdemir Asaf

Üniversiteyi kazanan çocuk yuvasından uçar gider.Ailelerin,toplumun,gençlerin genel anlayışıdır bu.Çünkü üniversiteyle bazı şeyler değişmeye başlar.Aileden ayrılırsınız,kendi ayaklarınızın üstünde durmaya başlarsınız.Başta bu en büyük ödül gibi gözükse de ,inanın bana öyle değildir.Asıl sizin için cezadır bu yeni yaşam.Ailenizle yaşadığınız 18 yıllık rahat, lüks hayatın bedeli.

Yemek yapamazsınız.Makarnayı pişirmeyi ,onu ateşe vermek anlarsınız mesela.Temizlikten anlamazsınız.Ev boka döndüğünde gelir aklınız başınıza.Ütü bilmezsiniz,yakarsınız tüm o güzelim kıyafetleri;hele Pazar hakkında hiçbir fikriniz yoktur.Kavga bile edemezsiniz çürük mal için.Olgundur o olgun diyip alırsınız çaresizce.Evin bebeği olarak yetişen sizi vahşi ortama atmak başta bir soğuk su etkisi yapacaktır.

Benim içinse böyle bir şey hiçbir zaman olmadı.Büyük konuşmak istemem ama açıkçası olmayacak gibi de gözüküyor. Çünkü benim evin biriciği olduğum zamanlar ailemin katledilişiyle sona erdi.Kimseye güvenmedin o küçücük halimle.Evden kaçtım,çöpten beslendim.Peçete sattım.Tinercilere kardeş oldum.Anlayacağınız  en dibe batmış durumdaydım.

Nasıl olduğunu boşverin,bir şekilde çıktım o çukurdan.Kendi hayatımı kazandım basamakları birer  birer tırmanarak.Param oldu,kıyafetlerim oldu,yiyemeyeceğim kadar çok yemeğim oldu.Bana tapan erkekler oldu.Ama hiçbirini gözüm görmedi.İntikamın siyah tonu kaplamıştı mavi gözlerimi.

Zorluklar her zaman vardı,şanssızlıklar ise eksilmez parçasıydı bu işin . Şansa inanmışımdır her zaman ;ama ona hiç güvenmedim.Hep bana ters çalışır çünkü.

Ama benim şanssızlığımın bile bir sınırı olduğunu düşünüyordum.

Okulun ilk günü,en gıcık ,kendini beğenmiş ukala tarafından neredeyse ezileceğimi ,onu bir güzel haşlamaya hazırlanırken beyefendinin zeytinyağı gibi üste çıkacağını ,hatta sınırını zorlayıp benden bir güzel dayak yiyeceğini düşünmezdim mesela.Ama en kötüsü de ben bu yumruğu atarken beni rektörün izlediğini hiç düşünmezdim.

Ve işte buradaydık.Rektörün iç karartıcı ,sıkıcı ,korkutucu,ve eski kokan sedir takımlı odası.

Okulumuzun biricik bayan rektörü Canan Devran ; 40 lı yaşlanırının sonunda ,yaşına meydan okuyan kızıl saçlı şirret mi şirret bir hatundu.Dedikoduları daha okula başlamadan kulağımıza gelmişti.Açıkçası okulu bitirene kadar onunla hiç karşılaşmamayı umuyordum.

Ne derler bilirsin Vera,hayat sana bir çikolata kutusu verir ;içinden ne çıkacağını asla bilemezsin...

-Çikolata kutusunun içinden çikolata çıkacak olabilir mi benim saygıdeğer iç sesim?

''Öhöm öhöm'' Rektör canan –başka nasıl hitap ederim gerçekten bilmiyorum.-  gözlüklerinin üzerinden bizi süzüp ,Kalemiyle defterine bir şeyler karalayıp bize döndü.

''anlatın bakalım ,neden kavga ediyordunuz?''

ukala daha ben bir şey diyemeden öne atılmıştı. O  ağzını açtığında tüm evren durdu sanki.Farklı bir şey değildi ,hep olurdu bu bana.zor zamanlarımda saliseler dakikalara dönüyordu.Ya da bana öyle gelirdi.

O ağzını açana kadar hesaplamaya başladım.

Buradan atılırsam ne olur?

''Normal bir hayatın olsaydı ailenin seni başka bir okula yazdıracağını ya da çok çok kızıp kocaya vereceğini söylerdim.Ama doğru,senin bir ailen yok.

TOPUK SESLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin