6. bölüm;Topuk sesi

284 11 7
                                    

       

                   ''Her şey,neye layıksa ona dönüşür.''

                                                                 

3 haftalık bir hazırlanma süreci.

Ahmet bey çektiğimiz işkenceleri işte böyle tanımlıyordu.

Hazırlanma süreci ;davranış dersler,dövüş günleri,jest ve mimik tutarlılık çalışmaları,sayısal ve sözel lise dersleri-hocalar inatla ihtiyacımız olacağını düşünüyordu.Hayır,olmuşuz kazık kadar.Nasıl öğreneceğiz ki bundan sonra? '' en azından ozan böyle düşünüyordu-Benim açımdan ise pek bir sorun yoktu,liseye gitmesem de aldığım özel eğitimle bu açığı kolaylıkla kapatıyordum.

Bunların yanında özgeçmiş Quizlerimizde vardı .Kim olduğumuz,nereden geldiğimiz,nasıl tanıştığımız,hatta hangi anıları anlatacağımız bile soruluyor,cevaplarımız ve tutarlılık durumumuza göre puan alıyorduk.

Bu stres kokteylinin en iyi tarafı Ozanla birbirimize alışmamız olmuştu.Anılar,sınıflar derken gerçekten ortak olmuştuk.

Ortağıma garip bir biçimde hızla alışmıştım,bunun en büyük sebebi de birbirimizle oldukça zıt olmamızdı.

O her sessiz anda konuşmayı seviyordu,ben dinliyormuş gibi yapmayı.O sınavları da çok iyi kopya çekiyordu,ben de çok iyi kopya veriyordum mesela.O çok gülüyordu,ben ise çok güldürüyordum.-öyleymişim ,Ozan inatla bunu söylüyor-Ozan herkesle iyi anlaşırdı ,ben ise gördüğüm ilk kişinin üzerine atlayıp kavga çıkarmak için yer arıyordum.Biriyle beni kavgadan uzaklaştıran hep Ozan oluyordu.Tıpkı en son Fransız hocamla olan kavgam gibi.

- Allons ozan! Ozan sandalyesinde acı çekerek kıvranıyor,en sonunda ağzını yamultarak denemeye karar veriyor.

-Turi tie bedü jo vö dre lö gözel? '' 40 lı yaşlardaki Fransızca hocamız gözlüklerinin üzerinden aşağılayıcı şekilde Ozanı süzüyor.

-no,no,no Ozan. Tu es très belle aujourd'hui. Peki bu Ne demek?bugün çok güzel gözüküyorsun demek .'' Zorla iltifat ettireceksin yani diye mırıldanıyorum oturduğum yerden.Ama panter Aysel bunu duyuyor tabii;pahalı takımını çekiştirerek bana dönüyor.soğuk bir biçimde

-''Bir şey mi dedin Vera?'' diyor. Ah evet bir şey dedim seni yaşlı manyak . Senin şu çılgın çapkınlık meselelerinden bahsediyorumdur belki de. Tam ağzımı açmışken ,Ozan arkadan el kol işareti yapıp kaşını gözünü yer değiştiriyor maymun. Sinirle ağzımın içinde konuşarak

-Bir şey demedim.Aysel hanım. Diyorum mecburen

-cık cık cık. Leydi Aysel diyecektin heralde.'' Bu son damla oluyor.Ve orada kayış kopuyor.

-hıhı leydi Aysel.Nereme leydi Aysel be? Sen soyadını okudun mu hiç be kadın? Aysel Menemencioğlu.Hadi Ayseli toparladın leydi Aysel diye.MENEMENCİOĞLU lan. Boru mu? Sen has be has Türksün! Gurur duy! Ne diye mandası oluyon elin ülkesinin ? Hayır sadece soyadın olsa neyse. Bilmiyor muyuz biz senin Muşlu olduğunu? Bir de ayak yapıyorsunuz benim kütük Strazburg ' da diye. Hııı Strazburg.'' Söylediklerimin gazıyla kendimi birden ayakta ,bir elim havada buluyorum.İçimdeki çirkefin açığa çıkmasıyla şoka uğrayan lö Aysel 'in yüzü önce şekilden şekle girip sonra gittikçe solarken ellerimi belime koyup keyifle onu seyrediyorum.Saçını toplayan tokayı hışımla saçından kopararak atıyor,ardından da gözlüğü diğer tarafa fırlıyor.Gerçekten benimle kavga edebileceğini düşünmüyor değil mi? Ah boynunu kütürdetiyor.Kesinlikle benimle kavga etmeyi düşünüyor.

Sonunda hayatıma gelecek biraz macera heyecanıyla vücudumdaki adrenalin miktarı artmaya başlıyor.Tam kadın üzerime yürüyecekken Ozan birden masanın üstündeki bibloyu alıp yangın alarmına geçiriyor.

Ben ve Panter Aysel şoka uğramış bir biçimde Yanıp sönen alarmlara bakarken Ozan da bağırmaya başlıyor

-Yaaaangııın vaaaaaaaaar ! koş Vera koş çıkalım buradan '' diyerek beni odanadan dışarı sürükleyip kalabalığın arasına karıştırıyor.

O gün aklıma gelince gülümsüyorum.Ozan'a yeni tanıştığımız için hala güvenemesem de benim için yaptığı şeyler hayatımda güvendiğim -ve hayal kırıklığına uğradığım- çoğu kişiden daha çok anlam ifade ediyor aslında.3 haftadır her anımız beraber geçiyor.Artık kimliklerimizde kuzen sayılırız.

Odamın kapısının birden açılmasıyla yerimden sıçrıyorum.Ozan kafasını ve dağınık saçlarını kapının arasına sıkıştırmış beni izliyor.Tam tamına 3 saniye boyunca. Bu onun için bir rekor.

Ve sonra bağırmaya başlıyor.

-VERAAAAAAAAAA!DERS VAAAAAAAAAAR!!!! '' evet,Ozan'a olan empatim ve sempatim burada sona eriyor.

-Sağır değilim, öküz yavrusu !'' söylenerek yerimden kalkarken hala sırıtan ozanın peşinden gidiyorum. İkimiz yan yana yürürken etraftan geçen federaller bize bakıyor.Eh,iki suçlunun bu koridorlarda dolaşması pek alışıldık bir şey değil.

Gerçi onları tavırları bizim de çok umurumuzda değil.

-Hangi sınıftayız?diyerek dönüyorum partnerime.

-bir bakalım'' elinden hiç düşürmediği tabletini açarak dersleri ve sınıfları kontrol ediyor.Devletin bize verdiği ayrıcalıklardan biri de bu;Teknolojiye erişim izni.Ve Ozan bunu sonuna kadar kullanıyor.

-''Ah,benim için kahretsin,senin için yaşasın! Dersi.'' Uu Moda ve tasarım dersine gidiyoruz bugün.

Koridorlardan ,merdivenlerden geçerek alt kattaki tasarım stüdyosuna ilerliyoruz.Otomatik kapıların açılmasıyla içeride kumaşlara gömülmüş Gümüş ortaya çııkyor. Gülümseyerek kollarındaki kumaşlarla bize doğru geliyor.

-Hoşgeldiniz Canlarım.Vera bugün yine çok güzel olmuşsun.Ama ozan kuzum senin o haline öyle?'' diyerek dudaklarını büzüyor.Gümüş;40lı yaşlarında ,upuzun kahverengi saçları ,önüne düşen kakülleri ve kocaman gri gözleri olan oldukça güzel ve zarif bir bayandı.Dışarıdan baktığınızda buraya asla ait olamayacak bu kadının burada olmasının tek sebebi;Ahmet beydi.Gümüş ile Ahmet bey gençlik zamanlarında birbirleriyle tanışmışlar ve o zamandan bu zamana kadar isteselerde hiç kopamamışlardı.Buraya da Ahmet beyin ricasıyla gelen Gümüş'ün bize anlattığı hikaye buydu.

Ama bizim anladığımız bambaşka bir hikaye vardı.20 yaşından beri birbirine sırılsıklam aşık 2 genç olarak başlayan bu hikayenin kahramanları araya kariyerlerin girmesiyle ilişkilerine son vermek zorunda kalmışlar ama yine de birbirlerinden hiç vazgeçememişlerdi.Her bakışlarında gözlerinden aşk okunan bu iki gizli sevgili birbirlerine itiraf edemeseler de ikisi de diğeri için buradaydı.

Gümüş elinde borda bir kumaş ve muhteşem ayakkabılarla çıka geldiğinde tam da bunları düşünüyordum.Gümüş gülümseyerek elindeki topukluları elime tutuşturdu.

-İstediğiniz gibi küçük hanım,topuklularınız.Ama neden hala düz giymemekte inat ediyorsun anlamıyorum Vera.Kısa bir boyun olmadığı ortada.''Söyleyebilecek bir cevabım yoktu ,sadece gülümseyip omuz silktim.

Topukluları ayağıma geçirirken düşündüm.Neden sadece topuklulardı ki? Sonra aklıma anılar geldi birer birer ;

Annemin mutfaktan odama gelerek bana sarılışı,beraber verandada oynadığımız seksek oyunları,üçümüzün kaçıştığı su fıskiyeleri,hep beraber pasta yapışlarımız....

Anlarımın hepsi farklıydı .Ama Her mutlu anımın arkasında bir ses vardı.Tek bir ton ,aynı düzen.

Tak tak tak tak...

Annemin topuk sesleri.

Ve ben o topuk sesini her duyduğumda onun gelişini beklemeyi öğrenmiştim.

İşte tam da bu yüzden ayağım her yere değdiğinde ayaklarımın altında yankılanan o ahenkli sesi duymadan,her adımım da geçmişimi hatırlamadan şuradan şuraya gitmem.

TOPUK SESLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin