7. bölüm;Siyah ayın büyüsü

236 12 0
                                    

Hani ıssız bir yoldan geçerken;

Hani bir korku duyar ya insan.

Hani bir şarkı söyler içinden.

İşte öyle bir şey.

‘’Aman tanrım Vera,çok güzel oldun.’’

   Aynadan arkama baktığımda,Gümüşün dolu dolu gözlerle beni izlediğini gördüm.Yanında getirdiği kıyafetler sanki her an düşmek üzereymiş gibi ellerinde asılı duruyor.Üzerinde gözlerini ortaya çıkaracak  gri bir elbise vardı yine.Upuzun kahve saçları  tüm doğallığıyla  arkasında salınırken,vücudu duruşu ,hareketleri;her şeyi zarafetine zarafet katıyor.

Her şeyini inceliyorum sessizlikle ,o da beni inceliyor yavaşça.Bakışlarımın sonunda  gözlerine bakıyorum.

İyiki de en son bakıyorum gözlerine çünkü gözlerindeki yaşlar beni kahrediyor.Hüzün yaşları değil bunlar.Gurur gözyaşları.Hayatımın öksüzlükle   dolup taşan kısmında ilk defa biri benimle gurur duyuyor.

Elindekileri umursamadan hızlı adımlarla yanına gidip kocaman sarılıyorum ona.

Ben.Sarılmaktan nefret eden ben.

Ama çok ihtiyacımız var buna,ikimizinde kaybettikleri çok fazla.O hiç olmamış kızının özlemini yaşarken benle,bende ailemin  hasretiyle yanıyorum.İlişkimiz söndüremese de korlarımızı ,bir anlık da olsa dindiriyor bazı acıları.Morfin gibi.Bana sarılmayı bırakmadan elleri enseme gidiyor.Ne yaptığını anlamadan birden tenimde bir soğukluk hissediyorum.Geri çekilip aynaya döndüğümde bir şok kaplıyor tüm vücudumu.

Boynumda zarif bir labradorit kolyesi asılı duruyor.Ama sıradan bir kolye değil bu.Yavaşça kolyeyi okşarken ,olaylara anlam vermeye çalışıyorum.

Bu annemin kolyesi.

‘’sen … nasıl?’’ sözümü bitiremiyorum bile.Beynim,duyularım,bütün algılarım dünyadan kopmuş durumda.Tek hissettiğim avucumdaki taşın sertliği.

-Baş adli tabibin odası 1997-

Beyaz önlükler içerisinde baş  tabib odasını topluyor.Her tarafa çiçekler,hediyeler ,oyuncaklar  dağılmış.Etrafta bir yumak mutluluk dolaşıyor sanki.Morgun hemen yanıbaşında yer alan bir oda için beklenmedik bir tablo.Ama böyle hayat dolu bir kadının ölülerle bu kadar başarılı olmasına  şaşılmıyorsa,buna hiç şaşırılmamalı.

Ölülerle konuşan kadın.Adli tıpta anılışıydı onun.Dışarıda sıcacık bir arkadaş,mükemmel bir anne ,aşk dolu bir eş,başarılı bir doktor.Mükemmel olan hayatının kan kırmızısı ile lekeleneceğini nereden bilebilirdi ki?

Şu anda her şeyin mutluluğuyla dudaklarında  bir Yeşilçam şarkısıyla kızının oyuncaklarına sevgiyle sarılıyordu.

Ta ki hayatının aşkları kapıdan girene kadar.

-‘’anneciğim!’’ babasının kollarında küçük kızı heyecanla kollarını annesine açmıştı,annesi gülerek yanlarına gitti;kocasının dudaklarına bir öpücük kondurup  kızına kocaman sarıldı.Kızıyla her zaman günlük sohbetini yapmak için onu koltuğa oturttu.Küçüğünün diğer yanında da kocası almıştı yerini.Üçü birbirine sarıldı sımsıkı.

Minik konuşmasına hızlı hızlı devam ederken,kocasına baktı güzel kadın.Kızı kocasının kopyalanmış haliydi.Aynı mavi gözler,aynı dobra bakışlar.Ne kadar şanslıyım diye düşündü kocasıyla gözleri buluştuğunda.Aradan yıllar geçmesine bu  muhteşem adama olan aşkı hiç azalmamış aksine her yıl daha çok sevmişlerdi birbirlerini.

-Anne ,diye araya girdi kızı.Gözleri boynundaydı.’’bu nedir?’’ 

Kızın işaret ettiği kolyeye bakıp gülümsedi.Biraz daha yaklaştı kızına kolyeyi tutabilmesi için .

‘’bu’’ dedi.’’bu bir labradorit taşı hayatım.Özgürlüğü temsil eder.dağlarda esen rüzgarın nefesidir,gecenin karanlığındaki kutup ışıklarıdır.Babanla gittiğimiz o adalar vardı ya hani? İşte bu taş sadece oralardan çıkarılabilir.Bu taş bana annemden kalmıştı.Zamanı geldiğinde de sana kalacak.

Küçük kız merakla gözlerini kocaman açıyor.’’Vakti ne zaman?’’ annesi sevgiyle anlını öpüyor.

‘’vakti geldiğinde anlayacaksın hayatım’’

  --Günümüz—

Anılarım bir sigarının dumanıymışçasına gözümün önünden uçup gittiğinde ,gerçek dünyaya geri dönüyorum.Yaşadığım anlık duygusallığın acısı bana kuşkularla geri dönüyor.

 Temkinli adımlarla gümüş’ten uzaklaşıyorum.Bu kolyeyi en son görüşüm geliyor aklıma.Annemin cansız kanla kaplı bedeninin üzerinde.Ve o an yapabildiğim tek şey çığlıklar ,yakarışlar,ağlamalarla kaçmak olmuştu oradan.Bu kolyenin Gümüş’te olmasının bir açıklaması yoktu.Düşüncelerim keskin oklarla korkularımı işaret ediyordu.Belki yanılmıştım.Belki de Gümüşe hiç güvenmemem gerekirdi.

 Geriye giden adımlarımın sonuna geldiğimde sırtımda kapıyı hissediyorum.Uyartılarım alarmları çalıştırıyor.Kaçmam lazım!Yaşadığım bu  dejavu hissi kalbime bir hançer gibi saplanıyor.

Güçlü ol ,amazon.

Sen bu ismi boşuna almadın.

Gözlerimdeki sıcaklığın yerini kutup soğukları alırken,öfke bütün damarlarıma yayılıyor.

-Nereden buldun bunu?’’ sesimin vahşiliğine Gümüş’ün ağzı şaşkınlıkla açılırken,ayağımı yere vurup daha çok bağırıyorum.

-‘’Nereden buldun bunu Gümüş?!’’ Gümüş eli ayağı birbirine dolanmış halde yalpalayarak  yanıma geliyor.kollarımdan tutarak hızla konuşuyor.

-Hayır Vera hayır hayır hayır.Ne düşündüğünü bilmiyorum ama iyi bir şey olmadığı kesin.’’ Gözleri yeniden dolmaya başlıyor.Kahretsin.

‘’Ahmet’e seni mutlu edecek bir şey yapmak istediğimi söyledim.Çünkü benim için çok değerlisin Vera.Başta Ahmet’e de bun anlatamadım.Ama beni anladığı zaman bana senin için  mükemmel bir şeyinin olduğunu söyledi.sahipsiz kanıtları karıştırdık beraber,saatlerce.Sonunda annene ait dosyayı bulduk;Şafak Eronat. Kullanılabilecek durumda olan tek şeyi kolyesiydi.Bende bunu sana getirmem gerektiğini düşündüm.’’

Gümüş,sözlerini bitirirken utanç ve pişmanlıktan başımı bile kaldıramıyordum. Ne yapmıştım ben böyle?Kadın benim için çalışıyor,beni önemsiyordu,beni önemsiyordu.Ben ise durmadan kadını suçluyordum.Aptal Vera.Aptal Vera.

Elbisemin kenarıyla oynarken sessizce mırıldandım.’’özür dilerim.’’ Gümüş eliyle kolumu sıvazlayıp yavaşça mırıldanıyor.

‘’Seni anlıyorum.Korkularını,acılarını,güvensizliklerini.Ama sende beni anla hayatım.Yavaşça sarılıyor bana.’’Benden sana zarar gelmez.’’  Sarılışına bende karşılık veriyor gülümseyerek.Bu onun seni affettim deme şekli.

Biz tam birbirimizden ayrılırken önce kapının açılması sonrada Ozan’ın bağırışı duyuluyor.

‘’Bensiz sarılma ha?Affetmem!’’ Hızla ayak sesleri ve üzerimize atlayan bir adet Ozan.Küçücük bir odada yankılanan  kocaman kahkahalar.Belkide hayat o kadar da kötü değildir.

  Eveeet bir bölümün daha sonuna geldik.Yaklaşık bir 10 gündür falan yeni bölüm yazamadım.Daha doğrusu yazdığım halde paylaşamadım.Sınavlar,denemeler derken günler hızlı ve yorucu geçiyor.12 olmanın dayanılmaz acısı J Yorumlarınızı ve vote’larınızı bekliyorum. Bir daha ki bölümde görüşmek üzere J

Not: labradorit taşı multimedia da var. En sevdiğim taşlardan biridir.Bu taşın diğer adı da Siyah ay taşıdır.

TOPUK SESLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin