9. BÖLÜM

2.9K 268 26
                                    

İnsan tanımadığı insanlara karşı daha fazla ön yargı ve güvensizlik hissiyle dolardı. Daha da önemlisi doğal yaşamın ona içgüdüsel bir parçasıydı bu güvensiz duygu. Bilmediği bir şeye inanmasını bekleyen bir şeye inanmakla aynı şeydi. Hicran hiç tanımadığı bir yabancının ona asla yalan söyleyemeyecek gibi bakan yüz ifadesine uzun uzun baktı. Alaz kızın elini göğüs kafesinden çekmemişti ama kız birkaç saniyelik duraklamanın ardından elini ondan kurtardı. Alaz tekrar soğuk dokunuşu hissetmek istiyordu ama kızı o an için daha fazla zorlaması kendisi için iyi olmayacaktı. Bekledi, kızın onu daha iyi anlamasını ne kadar ciddi olduğunu görmesi için ona zaman tanıdı.

"Hicran" dedi adam sessizce.

"Sana güvenmiyorum" dedi kız ciddi bir ifadeyle.

"Daha ne söyleyeceğimi bile bilmezken mi?" dedi adam sert bir ifadeyle.

"Benimle ilgili hangi gerçeği bilebilirsin ki!" dedi kız hınca hınç öfkeyle doluydu. Zümrüt yeşili gözlerinde biriken yaşlar akmaya artık hazırdı ama daha önemlisi gözlerinin içi kıpkırmızı olmuştu.

"Hicran beni dinlemeden yargılıyorsun -"

"Seni dinlemeyeceğim!" dedi kız kesin bir şekilde. Bu iyi hissettirmiyordu, Alaz'ın ona ne diyeceğini bilmese de bunun iyi bir şey olmayacağı açıktı. Kız ondan uzaklaşmadan Alaz oturduğu sedyeden kalıp onu yakalama güdüsüyle doldu.

"Hicran dinle önce-"

"Evet hastamız nasıl?" dışarıdan gelen iki farklı ses onları durdurmaya yetmişti. Aslı hemşire kucağında bebekle çadıra girmiş hemen ardından ikiliye dönmüştü.

"Alaz bey, yaralandınız mı?"

Hicran adamdan kurtulduğu için rahatlamış gibi şalı dahi almayı aklına getirmeyip koşar adımlarla çıktı çadırdan. Alaz kızı takip etmek için peşine takılacakken cebinde ki telefon titremeye başlamıştı.

"Söyle Musti?"

"Abi burada işler kızıştı" dedi sıkıntıyla çocuk. Bekledi Alaz, İnci'nin onun yokluğunda bir şeyler yapmasını asla düşünmemişti. Kendi halinde sessiz bir kızdı İnci, asla olay çıkarmazdı. O it abileri ayrı..

"Ne oldu?" dedi burnundan soluyarak. Mustafa karşı taraftan gelen öfkeli sesi sakinleştirmek için hızlıca konuya giriş yaptı.

"Şehrazat Hancı'nın nüfus müdürlüğünde çocuğu falan yok görünüyor, kadın zaten hiç evlenmemiş hadi onu geçtim bunun babası büyük elçi ya belli ki işleri el altından halletmiş senin dediğin gibi gizliden gidip baktım ama yok sanki kadın hiç Fas'ta yaşamamış, orada hiç evlenmemiş üstüne bir de çocuğu yokmuş gibi.."

"Ulan Mustafa bi işi de bensiz halledin! Ben sana git nüfus müdürlüğünden sorgula mı dedim? Sana dedim ki kadın ne zaman piyasaya çıkmış, kadını hep magazinden görüyoruz zaten! Belli ki döndüğü yıllara denk geliyor"

"He onunla ilgili bir şeyler buldum"

"Hadi hayırlısı senden de pek bir şey beklenmiyor ama bakalım"

"Ayıp ettin, bizimde elimiz armut toplamıyor. Bu kadının vakfı var ya hani, kimsesiz çocuklar için çalışıyor ya orada yayınladığı her yıl bir kutlama var. Kadın sanki doğum günü gibi kutlamalar falan yapıyor-"

"Dur dur! Tekrar söyle, ne kutlaması bu?"

"Abi işte gittim baktım bu vakıf'ın kurulduğu tarihe sonra kutlama tarihini kontrol ettim. Vakıf 14 Eylül'de kurulmuş ama vakıfın kutlama günü 18 Nisan falan"

Alaz bir süre yürümeyi bırakıp etrafını kontrol etti. Bu olayları daha da işin içinden çıkılmaz yapıyordu.

"Hicran'ın doğum günü" dedi kendi kendine. Eğer doğru tahmin ediyorsa kadın kızının doğum gününü her yıl kendi vakfının kutlaması gibi kutluyordu.

HİCRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin