6.BÖLÜM

3.7K 282 46
                                    

Bazen akıl durur kalp atar, atar ki yaşamak için değil sevdiği içindir. Kalbin içinde saklı olan şeyi ne akıl anlar ne de kişinin kendisi. Aşk aslında parmak uçlarından sızarak girmiştir kalbine, akan kana bulaşan bir zehir gibi yol alır bütün vücudunda istemeden olan bir şeyi engelleyemez insan.

Alaz karşısında duran kadına doğru çekildiğini bütün azalarıyla hissediyordu. Kızın üzerinde uzun kalın bir kumaşa sahip yeşil bir elbise vardı. Eteklerinde minik mimik kelebek desenleri sanki kışın ortasında değilmiş gibi baharı hissetmişti yüreği onda. Kızın artık daha net görünen yüzünde en ufak bir kusur yoktu. Dudağının hemen üzerinde küçük bir ben sol elinin üzerinde ki benin kopyasıydı sanki. Kızla ilgili her şeyi aklına yazmaya yeminlişmiş gibi onu uzun uzun seyretti. Usulca çekildiği kıza doğru yürürken ne diyeceğini bile bilmiyordu.

"Koskoca Alaz Ateşsin sen bul bir şeyler oğlum!" diye içinde ki sesle coşmuş ama yüreğinde büyüyen yangın elini sanki soğuk bir kış ayında ışımak için sobaya doğru uzatan bir çocuk gibi yanmıştı.

Çocuklarla konuşurken sürekli gülen kız elinde ki kutudan onlar için bir şeyler çıkardığında çocuklar daha çok çığlık atmaya başlamıştı.

İleride duran iki adama bakındı Alaz adamlar ellerinde ki su şişelerini dağıtıyorlardı. Onlara doğru yürüdü.

"Ver bana da bir paket" dedi adama doğru. Adam elinde ki oldukça ağır paketi verdiğinde kızın bu paketi nasıl bu kadar rahat taşıdığını anlayamadı. Usulca yaklaştı kıza doğru. Hicran elinde ki son suları da sahiplerine verirken yanında duran adamdan bir haberdi.

"İyi akşamlar" dedi sakin bir ses tonuyla. Kız ona doğru asla bakmadı. Sadece kısık sesini işitebilmişti.

"Hayırlı geceler."

Durdu biraz Alaz kızın ince parmaklarına sarılan küçük minik parmakları seyretti.

"Seni sevmişler." Diyebildi. Hicran hemen yakınında duran adama usulca döndü. Elini tutan Suriyeli küçük kız bırakmamakta ısrarcıydı.

"Sizde beni rahat bırakmama konusunda." Dedi kendi dilinde. Alaz kızın dedikleri zorlukla anlamış ama gülmeden edememişti. Kızın hırçın yüz hatları onu daha da çekiyor, bilinmeyi keşfeden bir kaşif gibi hevesliydi.

"Babanızla dostluğunda dilinize daha çok hakim olmayı öğrendik" Hicran adamın yarım yamalak Arapçasına güldü. Alaz yanlış bir şey mi dedim diye düşünürken kız elinde ki alyansı sanki gözüne sokar gibi usulca parmağında gezindirdi.

"Dilimize olan merakınız beni onura etti, ama hala geliştirmeniz gerekiyor"

"Belki sen geliştirmeme yardımcı olursun" dedi Alaz hayran bir şekilde. Hicran'ı rahatsız etmemek için söylediklerini kendi dilinde söylemişti ama sanki kız onu anlamış gibi iki adım gerilemişti. Alaz kızın annesinin Türk olduğunu hatırladı ama Ahmed'in kızına asla Türkçe öğretmediğine de emindi. Adam da ki Türk düşmanlığı biraz olsun kendisi vesilesiyle durulmuştu.

"Sizi anlamıyorum?" dedi kız. Koliyi çamurla dolu yere bırakıp kızın karşısına geçti.

"Hicran" dedi Alaz usulca.

"İsminin anlamı ne?" merak ettiği tek şey elbette ki bu değildi ama ismini her sesli söylediğinde kulağına acı bir hikayesi olan yarım bırakılmışlık geliyordu.

"Neden bilmek istiyorsun?" dedi kız burnunu havaya doğru kaldırıp asla gözlerini ondan çekmeden. Alnına dökülen bir parça saçı koyu kahve şalının arasından firar etmiş, yemyeşil gözlerine sürdüğü sürme hafif aktığı için gözaltlarında hafif koyuydu. Alaz dokunabileceği kadar yakınında ki kadının kokusunu içine çekti ona belli etmeden. Yoğun gelen yasemin ve vanilya kokusunun ondan geldiğine artık emindi.

HİCRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin