17~ Misafir

10.8K 1.3K 685
                                    

Lütfen beğenip yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar!

17. Bölüm "Salak değildim ve Jungkook'a karşı içimde, diğer canlılara karşı hissetmediğim bir şeylerin olduğundan haberdardım."

Jungkook yanımda olmamasına rağmen düşüncelerim, etrafımda yaşanan olaylar hep onun etrafında dönüyordu sanki. Bir şey yaparken " Acaba Jungkook olsaydı bu yaptığıma ne derdi?" diye düşünüyor, bir sorun yaşadığımda " Jungkook olsaydı bana yardım ederdi," cümlesini aklımdan çıkaramıyor ve gece uyumadan önce alışkanlık haline getirdiğim sütü içerken de aklıma her gece bana hatırlattığı sıcak süt aklıma düşüyordu. Ona çok alışmıştım- hatta belki de hoşlanmaya başlamıştım. Duygular konusunda hep çok toydum. Etrafımdaki herkes mimiklerden habersiz, duygulardan uzak yaşama konusunda büyük bir çaba sarf ediyorlardı. Hoşlanmak, sevmek veya âşık olmak benim için çok yabancı şeylerdi fakat en azından salak değildim ve Jungkook'a karşı içimde, diğer canlılara karşı hissetmediğim bir şeylerin olduğundan haberdardım.

Hayatımın yarısından çoğunu Baş Melek ile geçirmiş olsam da ona beslediğim saygı ve sevgi ile birkaç aydır tanıdığım Jungkook'a hissettiğim duygular arasında çok büyük bir fark vardı. Belki de Jungkook'un bana karşı hissettiği duygular nedeniyle ona bir çekim hissetmeye başlamıştım ama hislerimin ufak şeyler olmadığından emindim. Emin olduğum bir diğer şey ise onu çok özlediğim ve onun hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğim hakkındaydı. Jungkook benim için büyük bir gizemdi. Güçlü olduğunu, beni sevmekle lanetlendiğini ve herkesin bildiği ufak tefek birkaç bilgiyi daha biliyordum fakat aslında Jungkook kimdi? Yaşı kaçtı, ailesi kimdi, kardeşi nasıl biriydi?

Bir anda bu duygularım hakkında kesinlik kavuşturmaya çalıştığımı soracak olursanız, sizin için birkaç dakika öncesinden anlatmaya başlıyorum. Baş Melek'in misafirimiz gelene kadar beni uyumaya yolladığı dakikalardan.

Daha o gün varlığından haberdar olduğum zihin okuma gücünüm aniden ortaya çıkması bende çok büyük bir şaşkınlığa neden olmuştu. Ortaya çıkmak için birinin bana haber vermesi mi gerekiyordu yani? Bu konu üzerinde uzun süre düşündüğümde ulaştığım cevap şu olmuştu: göz teması. Göz teması kurma konusunda çok büyük sorunlar yaşadığımı hepimiz bilirsiniz fakat ilk defa biriyle gerçekten göz teması kurarken zorlanmamış ve uzun süre bakabilmiştim. Sinirlenmem nedeniyle gerçekleştirdiğim bir tepki olsa da Baş Melek'in gözlerine o kadar çok odaklanmıştım ki, bu onun düşüncelerini okumama olanak sağlamıştı. En azından tahminlerim bu yöndeydi.

Uykusuzluktan ölüyor olsam da -gece boyunca Linçleri yenmek hakkında plan yapmış olmanın getirisi de uykusuzluk olmuştu- gözüme bir gram uyku girmemişti. Yatağımda dönüp durmuş, Jungkook'u, Linçleri, Diana'yı, Siyeon'u, güçlerimi ve aklıma gelebilecek her şeyi düşünmüş, kafamda feci bir ağrı oluşana kadar da düşünmeyi bırakmamıştım. O kadar çok soru vardı ki hala kafamda, neyi düşünmeye başlasam sonu büyük bir bilinmezle bitiyordu. Bu durum sinirlerimi bozmaktan çok etrafımdaki kişilere olan güvenimi yitirmeme neden oluyordu. Benden bir sürü şey saklayan bu kişilere gerçekten ne kadar güvenebilirdim?

Kendimi yiyip bitirmem odamın kapısını çalıp giren Servitor -ki normalde kapımı kırar gibi girmek huyuydu. Böyle davranması fazlasıyla garibime gidiyordu.- misafirin geldiğini ve salona geçmem gerektiğini söyleyip odadan çıkmıştı. Tamamiyle unuttuğum bu misafir olayını büyük bir bitmişlikle karşılamaktan kendimi alamadım. Göz altlarım uykusuzluktan morarmıştı, başımda büyük bir ağrı vardı ve düşünmem gereken bir sürü konu vardı. Bu rağmen ben misafir karşılamaya gitmek zorundaydım.

Yatağımdan kendimi kazıyarak kaldırdım ve yatağa yatmadan önce giydiğim pijamalarımı çıkarıp daha düzgün şeyler giyerek odadan çıktığımda yatağımın beni çağıran sesine karşılık vermemek cidden çok güçtü fakat bu zorluğu atlatıp salona gidebildim.

Infernum / VkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin