23~ Öpücük

11K 1.4K 882
                                    

Lütfen beğenip yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar!

23. Bölüm "Zihnimi donduran, nefesimi durduran, kalbimi hızlandıran; yumuşak, tasasız ve bir o kadar da duygu dolu bir öpücük."

Yağmurda ıslanmış kediye benzeyen aynadaki yansımama bakıp saçımı kurutup kurutmamam gerektiği hakkında anlık düşünsem de aşağıda konuştukları şeyleri daha çok merak ettiğime karar verip kuyruğumdan ve saçlarımdan damlayan sular eşliğinde koşa koşa aşağıya indim. Merdivenden inerken birkaç defa düşme tehlikesi yaşamış olsam da hızımı azaltmadım ama salon kapısının önüne geldiğimde içimdeki koşarak içeri girme isteğini bastırıp adımlarımı yavaşlattım.

Yaklaşık 20 dakikadır banyodaydım. Bu sürede her şeyi öğrenmişler miydi bilmiyordum ama gerçekten tepkilerini fazlasıyla merak ediyordum. Büyük ihtimalle benim onların kardeşi olduğum gerçeğini kabul etseler bile bizimle gelmek istemezlerdi. Sanırım uzun yıllar boyunca sadece iki kişi olarak yaşıyorlardı ve durum böyleyken bir anda hayatlarını değiştirmeye karar vermek istememelerine karşı bir şey diyemezdim. Haklı olurlardı hatta. Fakat yine de onların da bizimle gelmesini isteyen ufak bir yanım vardı. Her yer savaşlarla çalkalanıyor olsa bile kardeşlerimin yanında daha mutlu hissedebileceğimi düşünüyordum.

Kendi içimde yaptığım münakaşayı sonlandırıp içeri girdiğimde ortamda büyük bir sessizliğin hakim olduğunu gördüm. Kimse birbirine bakmazken, cama vuran damlalar hariç hiçbir ses yoktu. Bu sessizliklerini garip karşılayarak kapıda duraksadığımda herkesin bakışı üzerimde gezindi. Gerilmemeye çalışıp dudaklarımı birbirine bastırdım ve üzerimdeki gözler eşliğinde en rahat hissettiğim yere yani tekli koltukta oturan Jungkook'un yanına yürümeye başladım. Jungkook kollarını iki yana açtığında adımlarımı hızlandırıp yanlamasına şekilde kucağına oturdum. Bir elini belime diğerini ıslak saçlarımın arasına koydu. Islak kuyruğum kıyafetlerini ıslatmasın diye havada tuttum. Jungkook'un ben banyoya girmeden önce bana dedikleri hala aklımda olsa da şimdilik bunu düşünmek istemiyordum. Hatta mümkünse biri tarafından öldürülmeye çalışılmadığım sürece bu durumu göz önüne almayacaktım.

" Neden saçlarını kurutmadın?" dedi Jungkook kısık bir sesle. Sesi sadece benim duyacağım kadar sessizdi. " Hava soğuk ve sen daha yeni hastalığını atlattın." Ağır bir gribe yakalandığım zaman gözlerimin önüne geldiğinde hemen ardından Hoseok tarafından hapsedildiğim soğuk oda zihnimde canlandım. Hatırladığım soğuk titrememe neden olduğunda Jungkook bunu üşüdüğüme yorup kollarını sıkıca sırtıma dolayıp ona yaslanmamı sağladı. Sessizce bunu yapmasına izin verdim.

" Nesiniz siz?" dedi Hangyul her zamanki alaylı sesiyle. " Sevgili falansanız söyleyin de ona göre davranalım." Davranışının bizim sevgili olduğumuz takdirde nasıl bir değişime uğrayacağını anlamadım. Jungkook'un göğsüne gömdüğüm kafamı çevirip Hnagyul'a baktığımda dik bakışlarının üzerimde olduğunu fark edip irkildim. Sırıttı. " Sen gerçekten çok şirinsin." Bunu daha önceden de zihnime fısıldadığı için bu sefer afallamadım fakat iltifatı karşısında utandığımı hissettim. Yüzümün kızardığını hissederken hafifçe tebessüm ettim.

" Teşekkür ederim." Sesim kısık çıkmıştı. Hangyul'un sırıtması büyüdüğünde utançla gözlerimi kaçırdım. Kahkaha attı.

" Şimdi sen bizim kardeşimizsin değil mi?" Bu cümle ile Jungkook'un her şeyi anlattığından emin olurken şeytam-hybrid melezine gözümü çevirdim. Kırmızı gözleri parlıyordu. Kafamı sallayarak onayladığımda yüzüne ufak bir tebessüm yerleştirdi.

" Benim adım Jehoon," dedi Şeytan-Hybrid melezi. Ardından Jehoon'un konuşmasına fırsat vermeden Hangyul atıldı. " Ben de Hangyul." Hangyul'un ismini bilsem de bunu belirtmeyip sessizce onlara bakmaya devam ettim. Jehoon lafının kesilmesinden hoşlanmamış olmalı ki ikili koltukta yanında oturan Hangyul'a ters bir bakış attı. Hangyul sırıtırken ben de tebessüm ettim.

Infernum / VkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin