15~ Ormanın Yeni Koruyucusu

10.8K 1.4K 926
                                    

Lütfen beğenip yorum yapmayı unutmayın. Bölümü kontrol etmeye zamanım olmadı. Yanlışım varsa affedin. İyi okumalar!

15. Bölüm "Sırf kendi iyilikleri için başkalarının canına kasteden canlılar varken iyi olmanın ne artısı kalmıştı ki?"

" Eğer Linçler tarafından öldürülen ırkımı korumama yardım edersen sana kendin ve ırkın hakkında bilmediğin her şeyi anlatacağım." Yüzümü buruştururken onlara yardım etmemin imkânsız olduğunun farkındaydım. İlk olarak ben güçlerimi kullanmak istemiyordum, ikinci olarak ise bilmediğim güçlerim gram umurumda değildi. Zaten ben kast sisteminin üçüncü sırasında bulunan, güçlü bir ırka nasıl zarar verebilir veya durmalarını sağlayabilirdim ki. Bu imkânsızdı!

" Ben- üzgünüm ama ben bu isteğinizi kabul edemem." Bunu dememi bekliyor olmalı ki yüzünde hiçbir değişme olmadı ve Diana bakışlarını hala yerde oturan Siyeon'a çevirdi. Siyeon'un verdiği bıkkın nefes sesi kulağımı doldurdu ve Siyeon yere yasladığı elleriyle ayağa kalktı. Eliyle giydiği kimononun arkasındaki tozları temizleyip ciddiyetle yüzüme baktı.

" Taehyung, sen olayın ciddiyetini sanırım hala farkında değilsin." Aşırı sert sesi sinirlenmeme neden olsa da Siyeon ses tonunu ve suçlar gibi çıkan kelimelerini durdurmadı. " Burada bir ırkın yok oluşundan bahsediyoruz fakat sen isteğimizi kabul etmeyeceğini söylüyorsun. Ormanlar evren ilk yaratıldığından beri benim korumam altında ve buna rağmen elimden hiçbir şey gelmiyor. Emin ol ben de başkasının bizi kurtarması için eline bakmayı kabul etmek istemiyorum ama şu an senin yardımın gerekiyor." Sinirim yok olurken gözlerimi kaçırdım. Bu kadar kötü bir durumda olduklarının farkında değildim. Göl Perilerini bulmak zor olduğu için ırklarının yok olmak üzere olduğunu tahmin edememiştim.

" Ben hariç birinden yardım isteyemez misiniz?" dedikten hemen sonra aklıma gelen fikirle Siyeon'a çevirdim tekrar bakışlarımı. " Jungkook geldiğinde ondan sizlere yardım etmesini isteyebilirim. Kabul edeceğine eminim." Siyeon gözlerini devirdi ve alayla güldü. Siyeon'un fazlasıyla alaylı haline katlanamayarak Diana'ya çevirdim bakışlarımı. Ciddi bakışları üzerimde dolaşıyordu. " Baş İblis'in ne zaman geleceği kesin değil. İşimizi şansa bırakamayız." Çaresizlikle sesli bir şekilde ofladım. Aklıma başka herhangi bir çözüm yolu da gelmiyordu ama ben kimseye zarar vermek de istemiyordum.

" Benden istediğiniz şey tam olarak ne?" Diana kabul edeceğimi düşünmüş olmalı ki parlak bakışlarıyla Siyeon'a gülümsedi. Siyeon'da aynı ifade ile Diana'ya baktığında onların hevesini bozmak istemesem de cümleme devam ettim. " Ben kimseyi öldüremem. İsteğinizi yüksek ihtimalle reddetmek zorunda kalacağım." Yüzlerindeki ifade hiç bozulmadı. Ya dediğimi duymamışlardı ya da birini öldürmem için güçlerimi kullanmam gerekmeyecekti. İkinci seçeneğin olmasını fazlasıyla istiyordum.

" Senden tabii ki de birini öldürmeni istemeyeceğiz." Rahatlayarak derin bir nefes verdiğimde Diana gülümsemesini büyüttü. " Linçler ne kadar ırkımdaki birçok kişiyi öldürmüş olsalar da biz onlara bu şekilde karşılık vermeyeceğiz. İstediğimiz şey Linçlerin daha fazla bize bulaşmaması." Diana o kadar üstten anlatıyordu ki benden ne istediklerini hala anlayamamıştım.

" Artık tam olarak ne istediğinizi anlatacak mısınız?"

" Göl Perileri olarak yaratıldığımızdan beri bu gölün etrafında yaşamaktayız. Bu orman bizim saklanma alanımız olduğundan ve tüm yaşamımızı burada geçirdiğimizden farklı bir yere gitsek bile uyum sağlayamayız fakat birkaç yıl önce Linçler burada yaşadığımızı öğrendi. Aslında istemediğimiz sürece canlılara görünmememizi sağlayabiliyoruz fakat bu Linçlerin bazıları için geçerli değil. Bizim gizlilik büyümüzü yıkabilmek için uzun yıllar boyunca çalışan bir Linç, keşfettiği bir ilaç veya büyü sayesinde bizi artık görebilmeye başladı. Ardından ise bu keşfettiği şeyi ona yüksek meblağlar teklif eden birkaç Linçe satıp yerimizi söyledi." Şokla Diana'ya bakakaldım. Sırf görünüşlerini daha iyi bir hale getirmek için bir ırkı yok etmek uğruna öldüren canlılarla aynı evrende yaşamak bile mide bulandırıcıydı. Sırf kendi iyilikleri için başkalarının canına kasteden canlılar varken iyi olmanın ne artısı kalmıştı ki?

Infernum / VkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin