Beşinci Bölüm - Hayalet Orkide

163 45 13
                                    

Kaybolanın Affı yeni bölümüne hoş geldiniz efenim! Çok heyecanlıyım, bölümler ilerliyor; olaylar ilerliyor; güzel şeyler yaklaşıyor! Sizden ricam bölümde gözünüze çarpan sizi rahatsız eden veya hoşunuza giden kısımlara birer yorum bırakmanız. Paragraf arası yorumlara ne kadar âşığım bilirsiniz...

Keyifli okumalar! ;)

Beşinci Bölüm – Hayalet Orkide

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beşinci Bölüm – Hayalet Orkide

"Galiba kanserim, Rüya."

"Ne diyorsun, Ilgın ya... Yine internete güvenerek iş yapacaksın belli," Rüya'nın sesi telefondan taşarken oflayarak bakışlarımı önümdeki bilgisayardan çektim.

"Ya bu sefer ciddiyim. Bileğimdeki doğum lekesi şekil değiştirmiş."

"Bileğinde doğum lekesi mi vardı?"

"Rüya!"

"Of, tamam. Şekil değiştirmiş ne demek," diye sordu sesindeki alayı gizleme gereği duymadan.

"Ya minik bir çizgi vardı bileğimde ama dün dikkatimi çekti sanki yaprakları olan minik bir dal gibi duruyor," dedim ciddiyetle.

Yerimden kalkarak masamdaki kahveye uzandım. Yağmurlu hava düne göre dinmiş, sakin bir esinti İstanbul'da kol gezmeye başlamıştı.

"Önemli bir şey değildir Ilgın, endişelenme. Derse giriyorum ben şimdi, konuşuruz."

"İyi dersler."

Telefonu kapatıp yatağıma bıraktıktan sonra cama yaklaşarak dışarıyı izlemeye başladım. Yan odadan taşan televizyon sesi, babamın haberleri izlediğini net bir şekilde ifade ederken; annem okuldan bir veliyle konuşmak için kapının önüne çıkmıştı. Üzerindeki hırkaya sarılmasına bakılırsa rüzgâr oldukça sert esiyordu.

Dün babamdan gizlice derse gittiğim ve en önemlisi dinlenmem gereken zamanı dışarıda harcadığım için bir hayli azar işitmiş olsam da bugün herkesin keyfi yerinde sayılırdı. Annem ve babam okuldan gelir gelmez mutfakta harika yemekler hazırlarken ben de kalan ödevlerimi tamamlayarak günümü dinlenmeye ayırmıştım.

Mir'le tekrardan karşılaşmış olmam her ne kadar tesadüften öteye geçmeyecek olsa da tuhaf bir şekilde onun sesini tanımak, onu görmek ve aynı paydayı paylaşmak hoşuma gitmişti. Tanımadığım, bilmediğim bir adam olabilirdi; belki de evet, güvenilir birisi bile sayılmazdı. Ama özüne baktığımda onun beni biliyor oluşunu iddia etmesi kadar yabancıydım ona. Ve beni heyecanlandıran, bana kuşkusuz bir güven veren o hissi inkâr edemezdim. Onu tanımayı oldukça istiyordum.

"Ilgın, hadi gel."

Dış kapının kapanmasıyla eş zamanlı olarak annemin sesi de bana ulaştığında elimdeki kahve bardağını masama bırakarak derin bir nefes aldım. İki haftada bir yaptığımız bu üç kişilik yemeklerde birçok şey konuşup birçok karar aldığımız için biraz gergindim. Çünkü bu seferki yemeğin konusu bariz bir şekilde ben olacaktım...

Kaybolanın AffıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin