On İkinci Bölüm - Silinen Anılar

90 22 10
                                    

Herkese merhabalar! Bir gün gecikmeli "bölüm on iki"ye hepiniz hoş geldiniz! Okurken yorum bırakmayı unutmazsanız bölümün sonunda bir spoiler sizi bekliyor bile olabilir... 👀

Keyifle okuyun! ✨

On İkinci Bölüm – Silinen Anılar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

On İkinci Bölüm – Silinen Anılar

"Anladım ama bunu bahane ederek dolaptaki her şeyin bitmiş olduğu gerçeğini değiştirmiyorsun, Mir... Tamam, ben de uzun zamandır burayı kullanmamız gerekmediğini biliyorum... Hayır- Ne! Dünyanın en zor şeyi alışveriş yapmakmış gibi konuşuyorsun, bir markete gir ve her şeyden bir tane al işte!"

Gözlerimi araladığımda ilk gördüğüm şey karşımdaki şömine oldu. İçi odunlarla dolu olsa da yanmayan şöminenin önündeki sehpaya –muhtemelen Eirena- birkaç mum koymuş ve bu renkli mumları yakmıştı. İçinde bulunduğumuz mahzen vanilya ve Hindistan cevizi kokuyordu. Yerimde doğrulduktan sonra bakışlarım sesiyle uyandığım Eirena'yı buldu. Mutfağın önünde durmuş telefonuyla uğraşıyordu.

"Günaydın demek için daha erken sanırım," dedim koltuktan kalkarken.

"Çok fazla uyumadın, sadece birkaç saatçik," dedi Eirena.

Telefonunun ekranını bana çevirdiğinde uyuduğum masum birkaç saatin 6 saat olduğunu görünce şaşkınlıkla gözlerimi ovuşturdum. En rahat uykularımdan birini uyumuştum ve bu oldukça şaşırtıcıydı. Hayal bile edemeyeceğim bir şekilde gizlenmiş bir mahzende, inanmak istemediğim bir sürü gerçekle yüzleştikten sonra son zamanlarımın en derin uykusuna bırakmıştım kendimi. Bu rahat uykuda, Ceset'in yokluğunun da büyük bir artısı olduğu ortadaydı.

Dağılan saçlarımı toplarken tuvalete girerek aynadaki aksime baktım. Gözlerimin uykusuzluk ve sonunda aradığı uykuyu almış olmak arasında bir şişlikte olduğunu görünce sızlanmama zor engel olarak yüzümü yıkadım. Eirena'nın konuşmasından anladığım kadarıyla, Mir mahzene dönüyordu ve anlatması gereken bir sürü şey olduğuna emindim. Her şeyden önce ailemi ve arkadaşlarımı nasıl ikna ettiğini bilmek istiyordum.

Az önce kalktığım koltuğa dönüp battaniyeyi katlarken Eirena da tekli koltuğa geçerek telefonunu sehpaya bıraktı.

"Yiyebileceğimiz hiçbir şey yok, Mir'in gelirken markete uğramasını umut etmek zorundayız," dedi bıkkın bir şekilde gözlerini devirirken.

Ona karşı ne hissettiğim konusunda bir türlü net olamıyordum. Henüz tanımadığım birini kolayca sevemeyeceğimi biliyordum ama onu sevmediğimi de söyleyemezdim. Bir yandan anlattıklarına gözüm kapalı güveniyor; diğer yandan dudaklarından çıkan her şeye temkinli yaklaşmam gerektiğini kendime telkin ediyordum.

"Mir sana kendi ölümünü anlattı mı?" Eirena'nın sesi beni kendi düşüncelerimden çekip çıkardığında katladığım battaniyeyi kenara koydum.

Kaybolanın AffıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin