Sekizinci Bölüm - Örtülü Gerçekler

140 39 39
                                    

*Hikayenin gidişatı için önemli olan bu bölümde sizden paragraf arası yorum bekliyorum efenim. Bölüm sonunda da bana düşüncelerinizi belirtmekten çekinmeyin. Keyifli okumalar...

Sekizinci Bölüm – Örtülü Gerçekler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sekizinci Bölüm – Örtülü Gerçekler

Nefes almak, insan bedeni için en sıradan eylemlerden biriydi. Nefes alarak doğar, son nefesimizin ardından ölürdük. Ancak zihnimde cevapsız bir dolu soru, yabancı bir sürü anı ve karşımdaki manzaranın bırakmış olduğu ürkütücü etki ile nefes almak oldukça zordu.

"Tanıyor muydun onu Ilgın?"

Rüya'nın sesini çok derinden duyar gibiydim. Ebru'nun gizlemeye çalıştığı hıçkırığı ağladığına işaretti. Neden ağlıyordu? Bakışlarımı kana bulanmış boş banktan alarak yerde yatan cansız bedene çevirdim. Başı bize dönük olsa da gözleri huzurla kapalıydı. Polis aracı müzenin bahçesine girmeden iki dakika önce acı siren sesiyle bir ambulans hemen yanımızda durdu. Ambulanstan çıkan doktor koşar adımlarla yerdeki kadına uzanırken yapabileceği hiçbir şey olmadığını bilir gibiydi, ancak nabzını ölçmesine fırsat bulmadan camları film kaplı siyah bir araba art arda kornaya basarak kadını durdurdu.

Araçlarından inen polisler de, siyah arabadan inen takım elbiseli adamlar da bize bakıyordu. Şaşkın bakışlarım onların üzerinde dolanırken Rüya sıkıca kolumu tuttu. Titriyordu.

"Tanıyor musun o kadını Ilgın!"

"Hayır," dedim. Bu bir yalan mıydı? O beni tanıyordu. Nereden olduğunu anımsayamayacağım kadar öncesinden tanıyordu belli ki.

"Ilgın, lütfen gidelim buradan," dedi Rüya.

Bakışlarımı zorlukla karşımdaki manzaradan ayırdım. İşte o an ardımdaki insanları fark edebildim. Tanımadığım bir sürü kişinin yanı sıra kenardaki banka oturmuş Nurçin ve Ebru dikkatimi çekti. Ebru ağlıyordu, Nurçin'in elleri titriyordu. Birebir şahit oldukları manzaraya verdikleri korkunç tepkiye baktım. Olması gereken tepkiye... Sonra Rüya'ya döndüm. Nadiren telaşlı gördüğüm en yakın arkadaşım da Nurçin'den farksızdı. Titrediğini görmemek imkânsızdı. Bembeyaz olmuştu ve bakışları boş denecek kadar korkutucuydu. Sanki her an bayılacakmış gibi gözüküyordu.

Tüm bu karmaşaya insanların verdiği tepki hep aynıydı. Kalabalıktaki turuncu kabanlı kadın bayılmak üzereydi. Siyah kalın bir ceketi olan adam çimlere kusmakla meşguldü. Kadının biri çocuklarını sürüklercesine buradan götürmeye çalışırken kocası ardımdaki manzaranın fotoğrafını çekmeye çalışıyordu, yüzünde acı bir ifade vardı.

Sonra bakışlarım ellerime döndü. Hafifçe kaldırdığım ellerim önümde öylece uzanıyordu. Ne kendimi bayılmak üzereymişim gibi hissediyordum, ne gördüğüm şey midemi bulandırmıştı, ne hıçkırarak ağlamak istiyordum, ne de ellerim titriyordu. Hiçbir şey hissetmiyor gibiydim. Düşünmem gereken o kadar çok şey vardı ki tüm hislerim bastırılmış gibiydi. Ve bu çok daha korkunç bir durumdu.

Kaybolanın AffıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin