YAVUZ'UN AĞZINDANBaşımda hissettiğim ağrıyla geriye doğru yaslandım. Masanın üstünde küçük tepecik şeklini alan dosyalara göz attım. Normalde bu kadar yoğun olmazdık ama birden fazla ihaleye katılınca ve katıldığımız ihalelerden bir çoğunu kazanınca işler 3-4 katına çıkmıştı. Masanın ucunda duran kahve fincanını elime alınca ,ne zaman bittiğini bilmediğim fincanı eski yerine bıraktım. Sahi kaçıncı fincandı bu ...
Telefonum titreyince yavaş hareketlerle elime aldım.Ekrandaki " Fatma Sultan " yazısını görünce tüm yorgunluğum birden gitmiş gibiydi." Selamün Aleyküm oğlum , Rahatsız etmiyorum insaAllah " dedi mahçup bir edayla .
"Acaba sen beni ne ara rahatsız ettin ki şimdi edesin. " dedim yarı ciddi bir tavırla.
" iyi o zaman sevindim ."" Nasılsın Sultanım , neler yapıyorsun ?"
" Hamdolsun oğlum iyiyim. Ben birsey isteyecektim senden ."
" Sen ve birşey istemek. İsteyeceğin şeyi çok merak ettim doğrusu. " dedim merakla . Bilirdim çünkü kolay kolay birşey istemeyeceğini...
" Oğlum biliyorsun gözlerim eskisi gibi iyi görmüyor . Kuran okumak istiyorum ama bendeki Kuran biraz küçük kalıyor artık . Harflerini tam olarak göremiyorum. Dedenin arkadaşı olan Hasan Hoca'yı aradım . Eski sahafçıydı . Hatırladın mı ?"
" Evet Sultanım hatırlıyorum elbette ."
" Hehh , İste oğlum onda istediğim Kuran' dan varmış. Sen gidip getirebilir misin bana ? ."
" Olur Sultanım , giderim elbette . Biraz daha işim vardı halledip çıkıcam ."
"Tamam oğlum . Ben seni daha fazla tutmiyayım . Allah' a emanet ol yavrum."
Telefonu kapatıp geri kalan işleride halledip şirketten çıktım. Sahafçı biraz uzaktı , onun için yolum uzun sürecekti biraz .
45 dakika süren bir yolculuğun ardından arabayı bir yere parkedip , sahafçıya doğru yürüdüm. Hatıralarımın tekrar tekrar gözümde canlanışlarını izliyordum . Dedemin elimden tutup sahafçıya gidişimizi , yoldaki seyyar satıcılardan gelen her yeni bir sese doğru, merakla baktığımı, Rengarenk bolanlara , şekerlere , mis gibi simit ve balık kokusunu içime çekişimi ... Her bir anı daha ilk günkü gibi tazeydi .Önümden hızlıca geçen bir gencin önümdeki kızlardan birini çarpmasıyla, sendeleyip düşecekken belimden tuttuğum gibi kendime çektim. Gözlerini öyle bir kapatmıştı kı , korkmuş olduğu sıkı sıkıya kapattığı ve halen de açmadığı gözlerinden anlayabiliyordum.
Birkaç saniye sonra gözlerini açmış, şaşkınca açılan gözleriyle birlikte oylece bana bakıyordu. Hareketsiz bir şekilde donup kalmıştı. Gözlerini bile kırpmıyordu.
Bu hali bana komik gelsede , tam tersi rengimde olan hareleri tüm koyuluğuyla ışıldıyordu. Büyük ve kahvenin en kapalı tonundaki gözleri , hafiften siyaha çalıyordu. Kirpikleri biraz daha uzun olsa , yay gibi olan kaşlarına çarpacakmış.
Pembeye çalan dudakları , hemen dudak bitiminde kasıtlı konulduğu sanılacak kadar çekici olan küçük bir beni vardı. Fındık kadar olan burnu yüzüne çok yakışıyordu.
Ben gözlerine dalmışken , kaşlarını çatmasıyla birlikte ;" Bırakın beni ." dedi. Sinirlenmiş olduğu her halinden belli oluyordu. Kulağa hoş gelen tınısının yanında , çatallaşmış ses tonundan anlamamak aptallıktı...
" Bırak diyorum beni " dedi daha gür bir sesle.
Suan garibime giden ben Yavuz Kaya , tek bakışta tüm kızların ilgisini , istemsizce de olsa kendime çekebiliyorken bu kara kızın kollarımdan kurtulmak için çırpınması , fazlasıyla tuhafıma gitmişti.
Normal şartlar altında asla bu kadar uzun süre bir kıza bakmazdım . Ama harelerinin tanıdık gelişi , beni ona bakmaya sevk ediyordu.
Kollarımın arasında tepinmeye devam ederken birden hareleri , damla damla yaş dökmeye başlamıştı. Benim yüzümden ağlaması , içimde ona karşı merhamet tohumlarını ekmeyi başarmıştı. Oysa ki ben bir kadına merhamet gözüyle bakmayı yıllar önce bırakmıştım.
Belindeki ellerim gevşemiş, gevşeyen kollarımla birlikte yerini sadece esen rüzgara bırakmıştı.
Arkasından bakmayı ihmal etmeyen gözlerim , beynimin küçük uyarısıyla az ilerdeki sahafçıya doğru harekete geçmiştim.
Az sonra sahafçıyı bulmuş ,içeriden gelen kitap kokusunu içime çeke çeke içeriye girmiştim.
Hoş bir sohbet etmiştik Hasan Amcayla. Zamanın vermiş olduğu tek hasar beyazlaşan sakalları ve fazla belirgin olmasa da bir kaç kırışıklıktan ibaretti. Yapılı olan vücudu kendine iyi baktığının belirtisiydi. Cana yakın bir adamdı , Sahi canan yakın ve sağlam karakterli olmasaydı dedem ile yıllar süren dostlukları olmazdı. Dedemin yakın dostu olma hasebiyle içim ısınmış , Uzunca bir sohbetten sonra Fatma Sultanın istediği Kuran'ı , zorla ödediğim hediyesini de verip , yola koyulmuştum . Kuran'ı alırken birden eski anılardan biri aklıma gelmişti:
Dedemle birgün yine aynı bu sahaftayken , Kuran almak için bir kaç kişi gelmiş , Kuran' ı Kerim'in ne kadar olduğunu Hasan Amca'ya sormuştu. Bu sorusunun üstüne sinirlendiği her halinden belli olan Hasan Amca ;"Kuran' ın fiyatı olmaz evladım . Ona fiyat biçmek ne bizim haddimize , Değerinin ettiği mevlayıda vermek, insanoğlunun gücünün asla yetemeyeceği kadardır. Al buda benim sana hediyemdir ." deyip Kuran' ı onlara hediye etmişti.
O günden itibaren asla aklımdan silinmeyecek hatıralar arasına bir yenisi daha eklenmişti.
Eve vardıkta sonra Fatma Sultana Kuran' ı verip odama geçmiştim. Kısa bir duş alıp , yataga bıraktım kendimi. Tavanı bir süre seyrederken gözlerim yavaşça kapanmaya başlamıştı bile.
Kararan gözlerimin önüne koyu kahveler gelince , anlık sinirle yataktan hızlıca kalkmıştım.
Kendimi uzun uzadıya sövdükten sonra yatağa tektar bırakıp bu sefer uykunun vermiş olduğu mayışmayla uzun sürmeden uyumuştum.Şaçlarımda gezinen eller ile uyanmış ama bunun verdiği huzur ile gözlerimi açmaya üşenmiştim.
" Yavuz oğlum kalk hadi . Saatlerdir yatıyorsun . Acıkmış olmalısın . "
Yatağımın ucunda oturan Babaanneme iyice sokulmuştum. Beni beni , Yavuz Kaya' yı kedi gibi yumuşatan tek insanoğlu bu kadındı.
"Yavuz hadi ama oğlum , çocuk açlıktan öldü aşağıda ."" Hangi çocuk ?" dedim gözlerimi açarken .
" Emre tabikide kim olacak başka. 1 saattir uyanmanı bekliyoruz . "
"Tabi bende neden soruyorsam . Ondan başka kim böyle hergün bizi gelebilir ki ." bunu soyledikten sonra kapım aniden açıldı.
" Ama böyle olmaz ki. Ben sabahtandır sizi aşağıda bekliyeyim. Sizde burda sohbet edin . Aşk olsun Fatma Sultan ." diyip koltuklardan birini kendini bırakan Emre 'ye sertçe bakıp ;
"Kusura bakmayın Emre Bey nerden bilebilirdim ki hayvan gibi acıkan bir adet Emre' nin beni sözde bir saattir aşağıda beklediğini."" Bak görüyorsun değil mi Fatma Sultan bana nasıl hayvan dedi. Yok valla bunda terbiye denen şeyin " t " si bile yok."
" Hadi lann ordan. Tamam çok konuşma, aşağı inin siz yüzümü yıkayıp geliyorum."
Aşağıya indiğimde Fatma Sultan ve Gevezeyi baya eğlenerek sohbet ettiğini görmüştüm. Bu çocuğun neresi komik acaba bir bilsem .
Biran önce yemeğe geçip ,tüm gün boyunca işten vakit bulamayıp doyuramadığım karnımı doyurdum. Yemekten sonra kahveri bahçede içip odalarımıza geçmiştik. Tabi bizim Emre Bey ' de sık sık kullandığı misafir odasını bugünde kullanacaktı. Bu çocuk ,cidden tam bir gereksizdi.
Erken kalkacağım için biran önce yatsam iyi olacaktı. Bu işleri bir bitirsem, patron olduğumun farkına varabilicektim.
🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁
Ne ayağım uydu
Ne kafam uydu
Belli...
Ben bu çağın yabancısıyım.📖
#Abdurrahim Karakoç
🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁🍁
📚 Selamün Aleyküm sevgili okurlarım . Bölüm biraz kısa sürmüş olabilr ama ileriki zamanlarda uzayacağına garanti verebilirim .
📚Oy ve yorumlarıyla bana destek veren sevgili okurlarm ; cok ama çok teşekkur ederm 💖💖
📚Oy ve yorum yapmayı , beğendiyseniz kitabımı önermeyi unutmazsınız insaAllah değil mi??? ☺☺
📚 Kendinize iyi bakın .
💕FİEMANİLLAH 💕
❄ Durr'u Meknun
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOTUS ÇİÇEĞİM
ChickLitGözlerini usulca kapattı genç kadın . Damlaların geçtiği yerleri her zerresinde hissederken, elinin tersiyle gözyaşlarının yolculuğuna son verdi. Ama nafileydi bu çabası. Bir yenisiyle tekrarlandı gözyaşı yolculuğunun. Yüreğinde hissettiği bu acı...