"Sustukça sıra sana gelecek! Aydın beyinleri bekliyor karanlık gelecek!"
Hayat... Nedir hayat ? Sahi neden yaşıyoruz, sizinde hiç sorduğunuz oldu mu kendinize ? Hani böyle yaşıyoruz ediyoruz güzel ama, neden ? Sürekli aynı şeyleri tekrarlıyor muşuz gibi gelmiyor mu size de ? Ya da ben iyice sıyırdım her günüm aynı geliyor...
Sabah saatleri
Bütün hazırlıklar yapılmış herkes Toprak ile beraber yola çıkmayı bekliyordu. Zamanı gelince Sarp kantine inip haber vermişti, Cengiz, Demir, Cansu ve Gizem acil girişine gelip beklediler. Toprak sedye de, vücudunun bir çok yerine alet bağlanmış şekilde dışarı çıktığında Cansu'nun gözleri dolmuş yavaş yavaş ona doğru hareket etmişti. Ambulansa bindirmeden önce görevlileri durdurup Toprak'ın baş ucuna gelerek yüzünün her noktasına öpücükler kondurmuştu, Gizem çekmese baş ucundan ayrılamayacaktı. Toprak ile beraber Sarp'ta ambulansa binmişti, diğerleri ise gelen arabalar ile arkalarından ilerlemeye başlamışlardı. Yaklaşık 2 buçuk saat süren yolculuk sonrası hastaneye giriş yapmışlardı. Baran geleceklerinden haberdar olduğu için Selçuk ile acilin kapısında bekliyordu, Demir arabadan inip Cengiz'e yaklaştı "Baba tanıştırayım sizi, Baran Bey ve yakın arkadaşı Selçuk Bey. Toprak'ın buraya nakil olmasını Baran Bey sağladı." Cengiz yaşça büyük olduğu için tepeden bakıp başını salladı "Memnun oldum oğlum. Teşekkür ederim yardımların için, ben Cengiz babaları sayılırım" diyerek elini uzattı Baran'a. Genç adam, adamın ağırlığı ve ses tonu karşısında istemsiz gerildi ve saygı duyarak elini tutup öptü, başına koydu "Bende memnun oldum efendim. Lütfen sözünü bile etmeye değmez, yeter ki iyi olsunlar." O sırada kızlar yanlarından durmuş muhabbeti dinliyorlardı. Cansu çoğul eki kullanan adama merakla sordu "İyi olsunlar derken ? Sizin de mi bir yakınınız burada ?" hepsi meraklı bir ifade ile Baran'a bakıyordu, Baran ise Demir'e. Demir yavaşça başını salladı 'söylemedim' der gibi, Baran gözlerini Cansu'ya çevirerek ağır ağır başını salladı "Benim de kardeşim burada yatıyor.." dedi, sesinden kırıklığı, acısı belli oluyordu. Hepsi üzülmüş bir şekilde geçmiş olsun dileklerinde bulunurken Baran sadece başını sallıyordu, Selçuk söze girerek "Haydi içeri girelim, burada durmanın anlamı yok" diyerek herkesi içeri buyur etmişti. Yavaş yavaş içeri adımlayan topluluk sessizdi, kırgındı, üzgündü, bitaptı. Yoğun bakımın olduğu koridora girdiklerinde Demir Fırat'ın eksikliğini fark edince Selçuk ile göz göze geldi sonra Baran'a çevirdi bakışlarını. Baran bu işin uzamasını istemediği için de Demir'e seslendi "Demir. Gel de seninle şu işleyişe bakalım sorun var mı ?" Demir anlayarak Cengizlere döndü "Siz burada bekleyin baba, bir şey olursa ararsınız" Cengiz kafasını sallayarak gitmesini işaret etti. Demir ağır adımlarla Baran'ın peşinden gitti, üçü beraber bahçeye çıkınca hepsi bir sigara yaktı. Demir sessiz bir şekilde bekliyordu "Fırat'ın yokluğunu sorguluyorsun değil mi ? Senden bir isteğim var Demir. İçeri de yatan kardeşimi bu hale getiren adamı, iş görmez hale getirmeni istiyorum." dedi sert sesiyle. Demir şaşkındı Fırat ne yapmıştı ki bu kızcağıza sormaya çekinse de sordu "İstemen yeterli abi, yaparım tabii ki ama... Şey yanlış anlamazsan ne yaptı kardeşine soysuz ?" Baran hatırladıkça sinirleniyordu "Kardeşimin kocası olur kendileri. Haysiyetsiz ona verdiğim imkanlardan g*tü kalkmış. Hem kardeşimi aldattı hem de bebeğinin canına kast edip, canını aldı. Kardeşim de içeride yaşam savaşı veriyor, Dicle orada öylece yatarken bu şerefsizin dışarıda dolaşmasını kaldıramıyorum!" Demir hem şaşırmış hem de öfkelenmişti "Sen merak etme abi, o iş bende. Sadece yerini söyleyin!" diyerek gitmeye hazırlanmıştı. Baran bu yüzden seviyordu Demir'i, genel olarak verdiği hiç bir işe hayır demiyordu fakat bu uyuşturucu işinde hiç güvenmemişti. Çünkü yanında çalışıp baba dediği adamı az çok duymuştu, hiç bir zaman böyle bir işe girmeyen adam evladı yerine koyduğu kişiye bundan uzak durmasını tembihlerdi elbet. Selçuk sadist bir gülüş ile cevapladı Demir'i "Merak etme aslanım bir saate yanına gideceğiz. İçeri de ki olayları yerine oturtalım hele" Demir tamam manasına gelen bir hareket yaptı, sigaraları bitince hepsi içeri ilerlemişti. Beyler yoğun bakımın önüne geldiklerinde Sarp da diğer doktorlar ile içeriden konuşarak çıkıyordu, herkes karşılarında dikilince durmak zorunda kaldılar. Her ağızdan bir soru çıktığı için iki doktor da ellerini kaldırarak susturdu, Sarp yanında ki doktora bırakmıştı sözü. Doktor derin bir nefes alıp cevapladı "Arkadaşlar öncelikle sakin olun, iki hastanın durumu da stabil henüz. En ufak bir gelişme de sizleri haberdar edeceğiz merak etmeyin." diyerek herkesi sakinleştirip sustu. O sırada Fatma yanlarına gelip Baran'a yaklaştı koluna dokundu tam bir şey diyeceği sırada Demir'i gördü, şaşkınlıktan bir şey diyemeyince Baran kızın gözleri önünde elini salladı "Fatma, ne oldu ?" Demir, doğru mu duydum diye düşünerek arkasını döndü ve o da Fatmayı gördüğü gibi şok oldu. Baran ile ne alakası olduğunu bilmediği için bir şey demedi, Fatma'ya da bir şey dememesi için işaret yaptı. Fatma kendisini toplayıp Baran'a döndü "Şey... Ee ben oda da uyuduğum için doktorun ne dediğini duyamadım. Var mı bir gelişme ?" Baran nefesini seslice dışarı verip hüzünle "Maalesef bir gelişme yok" dedi. Fatma anlamış gibi başını salladı, koltuklarda oturanları görünce Baran'a baktı "Tanıyor musun ?" Baran kafasını sallayarak açıklama yaptı "Demir, yakınlarımdan biri. Onun da kardeşi kaza geçirmişti. Bu hastaneye nakil ettirdik. Dicle ile yoğun bakımda yatıyor şuan." Fatma hüzünle iç çekti "Anladım. Tanışayım bari" diyerek kızların yanına ilerledi. Kızlar Fatma'yı görünce merakla baktılar o sıra Demir de yanlarına gelmişti "Merhaba, ben Baran abinin bir yakınıyım. Geçmiş olsun, sizinde yakınınız kaza geçirmiş." Cansu ıslak gözleriyle başını sallayarak "Ben Cansu" diyerek kendini tanıttı Gizem de aynı şekilde kendini tanıtınca sıra Fatma'ya gelmişti "Şey bende Fatma, benim de yengem yoğun bakımda" diyerek Demir'e döndü. Demir şok olmuştu bunu duyunca "Dicle senin yengen mi oluyor ?" şaşırdığı sesinden belli oluyordu Fatma kafasını sallayarak cevap verdi "Çok geçmiş olsun, ben bilmiyordum" diyerek üzgünlüğünü dile getirdi. Fatma anlayışla başını salladı "Sorun yok" diyerek kırık bir tebessüm oluşturdu yüzünde Demir sormadan edemedi "Baran ile yakınlığın ne ?" Fatma, Baran'a bakıp sonra genç adama döndü "Çok yakın sayılmayız. Yengemin kuzeni olur kendisi ama çocukluğumuz beraber geçti, abim gibiydi hep." Demir anladığını belli edip tekrar konuştu "Arkadaşlığımıza sence bir şey der mi ?" Fatma biraz düşündü "Sanmıyorum" diyerek cevap verdi. Demir biraz düşündü Fırat, Fatma'nın abisi olduğuna göre pek bir şey demezdi "Anladım. Bu durumların ortasında bir şey demesek daha iyi olur." Fatma da aynı şekilde düşündüğü için sadece başını salladı ve karşılarında kalan bekleme koltuklarına oturdu o da. Gizem onların bu yakınlığını fark edip merakla sordu "Demir ?" genç adam yanlarına yürüyüp efendim dercesine Gizem'e baktı "Ne iş, siz tanışıyorsunuz galiba ?" Demir kafasını sallayıp cevapladı "Evet. Geçenlerde çalıştığım gece kulübüne geldi yengesiyle. Gerçi yengesi olduğunu şimdi öğrendim ama neyse, o günden beri konuşuyoruz." Gizem anladığını belirterek önüne döndü. O sırada Selçuk, Demir'e işaret yaptı "Baba ben gidiyorum, biraz işim var gelince anlatırım sana. Buralar sana emanet, acil bir şey olursa telefonum açık." Cengiz ne haltlar çevirdiğini anlamasa da başıyla onayladı. Demir ellerini ovuşturarak Selçuk'un yanına geldi "Zamanı geldi mi abi ?" Selçuk sırıtarak onayladı "Hadi gidiyoruz" diyerek çıkışa yöneldiler. Hastaneden 1 saat uzaklıkta olan depoya geldiklerinde içeriden Fırat'ın bağırışlarını duyuyorlardı. Yavaşça depodan içeri girdiler Fırat, Selçuk ve tanımadığı adamı görünce iyice korktu "Selçuk ne yapıyorsunuz lan siz! Benim şu an karımın yanında olmam lazım!" Demir iyice sinirlenip cevapladı "Sen hala konuşuyor musun lan it! Onu bebeğinin canını almadan önce düşünecektin!" Fırat bu adamın neden geldiğini anlamıştı "Sen kimsin lan!" Demir sadist bir gülümseme ile cevap verdi "Ecelin!" Fırat'ın alnında boncuk boncuk terler oluşmaya başlamıştı. Son bir ümit ile Selçuk'a döndü "Abi saçmalamayın bak yanlış yapıyorsunuz!" Selçuk başı ile Demir'e izin verip arkasını dönerek ağır adımlarla depodan çıktı. Demir ceketini çıkartarak Fırat'a cevap verdi "Sen çok konuştun be aslanım!" aklında şimdiden beliren sahneler iyice zevk almasına sebep olmuştu. Fırat bu adamın yüzündeki gülüşten hiç hoşlanmamıştı, şimdiden canı yanmaya başladı. Laf ile bir şey anlatamayacağını anlamıştı "Abi bak sen beni serbest bırak sonra da öldürdüm attım bir kenara de ben de kaçayım gideyim buralardan." Demir iyice sinirlendi "Oğlum sen beni kendin gibi mi sandın ? Ben senin yaptıklarını duyduktan sonra sana yaşaman için bir fırsat verir miyim sanıyorsun ?" diyerek bir yumruk çaktı suratına. Fırat aldığı darbe ile yerinde sallandı ama başını eğmedi Demir böyle tipleri seviyordu, bir kaç yumruktan sonra daha fazla kuyruğu dik tutamayacaktı bu da. Demir etrafına bakarak aradığını bulmayı umdu ve buldu da, adamlara seslendi "Gençler bir el atında şunu sedyeye yatıralım" adamlar hep beraber Fırat'ı tutup sedyeye yatırdılar. Demir üstünde ki gömleği yırtarak göğsünü açtı, eline bir bıçak alarak önce vücudunda gezdirdi. Demirin soğukluğunu hissedip iyice korku vermekti amacı, adamın yüzüne bakınca istediğini elde etmişti Fırat gözlerini kapatıp korktuğunu belli eden bir surat ifadesine bürünmüştü. Demir daha da zevk alarak kendini serbest bıraktı, bıçağın keskin ucunu boynundan başlayarak aşağıya kadar sürtüp keskinliğine göz attı. İnce bir kesik bıraktığını gördü, Fırat'ın da acıyla inlediğini duyunca zevkle bir çizik daha attı. Baran, Demir'in sadist biri olduğunu bildiği için ihtiyacı olan bütün malzemeleri depoya göndermişti. Demir bıçağı bırakarak aletlerin üstünde gözlerini gezdirdi, gözüne kestirdiği penseyi eline alıp demir sedyeye bağlanan ellere göz attı. Yazık olacaktı, güzel tırnakları vardı başucuna gelip seslendi "Gözlerini aç" Fırat gözlerini açmayı red edince Demir daha gür bir sesle söylendi "Aç lan o gözlerini!" Fırat gözlerini açıp tepesinde dikilen adama korkuyla baktı "Hangi elinle kıydın o masum cana ?" adam cevap vermeyip yalvarmaya başladı "Ah hadi ama! O kadına, bebeğe gelince adam oluyorsun da iş yaptığının bedelini ödemeye gelince kaçıyor musun ?" Fırat ise hala yalvarmaya devam etti "Peki cevap verme bakalım. Bende önce sağ elinle başlarım" Demir sedyede yatan adamı duymuyordu bile. Hoş duysa da umurunda değildi bu yüzden sağ eline ilerleyip serçe parmağından başlayarak bütün tırnaklarını sökmeye başladı. Fırat'ın çığlıkları zevk verdiği için ıslık çalarak sol eline geçip işine devam etti. Korumalar böyle şeyler beklemediği için şaşkınlık içinde Demir'i izliyorlardı, dövmekten öldüreceğini düşünüyorlardı. Demir ise kimse umursamamaya devam ederek aletlere gidip yeni bir şey arıyordu, Fırat'ın inlemelerine daha fazla dayanamayarak ağzını dikmeye karar verdi. Demir şöyle bir göz attı ipliklere, en kalınını eline aldı "Çok sesin çıkıyor be piç kurusu" diyerek yanına geldi. Bilinci henüz kaybolmadığı için dikmek zor olacaktı, önce biraz yumrukladı yine aynı olduğunu görünce sedyeyi biraz dikleştirerek ağzına bant yapıştırdı. Alet çantasından neşter alarak göğüs uçlarını kesmeye başladı, boğuk çıkan inlemelere kulağı alışmıştı. İki göğsünün ucunu da kesip etrafı kan gölüne çevirdi, bilinci yavaş yavaş kapanan adamın baş ucuna yürüyüp dudaklarını birbirine dikti. Her yeri kan içinde kalan adam kendinden geçmiş, ölü gibi yatıyordu. Demir arkasında ki adamlara seslenip "Alın şunu kimsenin bulamayacağı bir yere atın, kan kaybından gebersin şerefsiz" diyerek ellerini orada ki havluya silip adamların verdiği kıyafetleri giydi üzerine "Sonra da şunları yakın" Demir işini bitirip tam adamlara tekrar seslenecekken telefonu çaldı, arayan Barandı bekletmeden açtı telefonu "Efendim abi ?" Baran biraz durup cevapladı "Hallettin mi koçum ?" Demir o sıra kapıya doğru yürüyordu "Evet abi hallettim." Baran rahatlayıp devam etti "Tamam koçum sen oyalanmadan çık gel artık" Demir böyle demesine anlam veremeden cevapladı "Tamam abi de bir sorun mu var ?" Baran burnundan nefes alıp cevapladı "Uzatma Demir, daha fazla orada olman sana zarar" Demir hiç bir şey anlamadığı için cevap veremeden telefon kapandı. Adamlardan birine sordu "Ne olacak şimdi, siz burada mı kalıyorsunuz ?" adam önünde saygı ile durup "Evet efendim. Birazdan malları teslim almaya gelecekler" Demir anlamamıştı daha doğrusu yanlış anladığını düşünüyordu "Ne malı ?" adam Demir'in haberi olmadığına şaşırarak "Uyuşturucuları efendim" dedi. Demir sinirlenmişti daha fazla durmak istemeyerek kafasını sallayarak çıkışa yöneldi o sırada diğer adamlardan biri koşarak içeri girdi "Polisler baskına geliyormuş! Kaçın!" diyerek bağırdı. Demir seslice bağırarak "Allah kahretsin!" arkasını dönüp başka çıkış var mı diye baktı, adamlar onu arkada ki çıkışa yönlendirdi. Demir arkadan çıkarak ormanın içinde koşmaya başladı, buraları bilmediği için kaybolmuştu. Peşinden bir adam geldiğinin fark edince saklandı, arkasından gelen adam adını seslenince ortaya çıktı "Efendim sizi güvenli bir yere götürmem için beni takip edin lütfen" diyerek önden koşmaya devam etti. Demir sessizce peşine takılıp yoluna devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vuslat-ı Mahşer (DÜZENLENİYOR)
ChickLit"Bu onların hikayesi. Her son bir başlangıçtır aslında, tam sona geldim dedikleri anda hayat onlara yeni bir başlangıç sundu. Değerlendirip fırsata çevirmek ise onların elinde. Sizce bunu başarabilecekler mi ?"