3

84 12 0
                                    

Antalya'nın ilk göze batan özelliği palmiye ağaçlarıydı. Caddelerin kenarlarında , bahçelerde , her yerdelerdi.

Vapura binip adamıza varma vaktimiz gelmişti. Gördüğümüz ilk taksiyi durdurduk. Bi 25 dakika kadar sonra iskeleye varmıştık.

Elif denizin kokusunu içine çekip "Ah evet , adaya gittiğimizde ilk işim yazlığa yerleşip denize girmek olucak." dedi

Berk'in şu ana kadar hiç konuşmadığını farkettik. Ben "Berk, ee ilk uçak yolculuğu nasıldı ?" Diye sordum.

Berk uçaktan indiğimizden veri ilk defa konuştu. "Berbattı. Uçak korkum olduğunu bilmiyordum. İçindeyken , uçağın en küçük sallantılarını hissedebildim. Ve her sallantıda uçağın düşebileceğini düşündüm." dedi.

Elif de gülerek " Tabi bu sırada benim elime tırnaklarını geçirmeyi de unutmadın" dedi. Ben de gülmeye başlamıştım ki , Berk sevgi dolu bi cevap verdi. "Uçak düşerse senin ölmenden korkuyodum Elif. Eğer ölürsek ,beraber ölelim diye elini tutuyordum. Asla kopmayalım diye elini sıkıyordum. Üzgünüm tırnaklarımı geçirdiğimi fark etmemiştim" dedi.

Elif , Berk'e sarılarak yürümesine devam etti. İskele bekleme alanına geldiğimizde , ilk vapurun gelmesine 5 dakika kalmıştı. Tam zamanında gelmiştik. İskelede beklerken , bir adamın simit sattığını gördük. 3 simit aldık.

5-6 dakika kadar sonra vapur geldiğinde bavulları tekrar yüklenip , koca bir kalabalıkla birlikte vapura yaklaştık. Dikkatle vapura girdik. Elif vapurun üst katına çıkmayı teklif etti fakat 8 bavulla merdivenleri çıkmak o kadar kolay olmazdı. Bu nedenle alt katındaki ,vapurun balkonundaki oturma yerlerine oturduk. Açık havada olduğumuz için martıların denizin üzerinde nasıl uçtuğunu görebiliyorduk.

Elimizdeki simitlerden bir kaç parça koparık martılara fırlattık. Martıların , attığımız simitleri havada yakalayışını bir akrobasi gösterisi izliyor gibi izledik.

Hiç birimiz konuşmuyorduk. Sanki hepimiz o masmavi denizi izlemeye bırakmıştık kendimizi.

Havayı içime çekip , kafamı arkaya yasladım. Gözlerimi kapatıp denizin sesiyle beraber hafif bir uykuya daldım.

Bir süre sonra kendiliğimden uyandığımda Berk adanın göründüğünü söyledi. Evet ada gözüküyordu. Ve büyük ihtimalle bizim adamızdı çünkü vapur oraya doğru gidiyordu.

15 dakika kadar sonra adaya varmıştık. Vapur kıyıya yanaşırken , herkes ayaklandı. Biz de bavullarımızı sürerek , vapurun çıkışına doğru ilerledik. Vapur kıyıya tamamen yaklaşıp bağlandığında ,herkes yavaş yavaş inmeye başladı.

Sonunda adanın içindeydik. Elif " Gerçekten güzel bir yere benziyor." dedi. Berk de "Aynen , acaba burda neler yaşıycaz ." diye cevapladı. Ada ,yeşillik ve temiz havalı bir yerdi.

Kendi yazlığımızı bulabilmek için o adada yaşadığını anladığımız bir kişiye Mehmet Bey'in kiracıları olduğumuzu , yazlığının nerede olduğunu sorduk.

Adam bize yolu tarif ettiğinde yolumuza devam ettik.

Balıkçıların önünden geçip ilk aradan döndüğümüzde , muhteşem ağaçlarla kaplı bir yoldaydık. Ağaçların dalları birbirine sıkı sıkı bağlanıp yolun üzerini kapatmıştı. Yağmur yağsa ıslanılmaz diyebilirim.

Yolu geçtikten sonra sola dönüp yürümeye devam ettik. Adanın batı kısmına doğru gidiyorduk. İlk önce bir faytonla oraya gidebileceğimizi düşündük fakat hem bavullarımız vardı , hem de yürümek istiyorduk.

Berk yanından geçtiğimiz pembe evi gösterip " Bu ev çocukluğumdaki evime benziyor. " dedi ve gülümsedi.

İki katlı minik tahta ev, çok şeker gözüküyordu. Elif de gülümseyip cevap verdi. "Evet , çocukken böyle evlerde yaşardık. Hala böyle evlerin olması ne hoş. İyi ki bu adaya geldik."

Herkesin hoşnut olduğunun görebiliyordum. Ben de mutluydum tabi. Etrafa bakınarak yürüdüğümüz için zamanın nasıl geçtiğini ve yürüdüğümüzü unutmuştuk. Bunu ancak denizi ve sahilden gelen sesleri duyduğumuzda anladık.

İşte ,yazlıklar yan yana sıralanmıştı. Denize çok yakınlardı. Mehmet Bey'in demek istediğini şimdi anlamıştım. Manzaramız tamamiyle deniz ve sahil olucaktı. Yazlığa girmek için sahile girmemiz gerekiyodu çünkü yazlıklar sahilin üzerindeydi. Kumların üzerinde yürüdüğümüzde ayakkabılarımızın kumla dolduğunu hissedebiliyorduk.

Kendi yazlığımızı bulduğumuzda ,"İşte " dedim. "Üzerindeki tabelada Mehmet bey'in ismi var."

Berk " Sonunda geldik. O kadar yoruldum ki , bugün denize biraz zor girerim. Yerleşip uyumak istiyorum" dedi. Aslında benim de pek halim yoktu. "Aa hadi ama ! Bu yılki ilk denize girişimde yalnız bırakmıyacaksınız her halde !" dedi Elif. Ben de "Düşünürüz düşünürüz bi içeri girelim de.." dedim ve hep beraber kapıya yaklaştık.

Kapının açık olduğunu fark edip içeri girdik. Bir süpürge sesi vardı. Girişin sağ tarafındaki salona girdik. Salon rahatlatıcı bi odaydı. Temizlikçi olduğunu tahmin ettiğimiz kişi bizi gördüğünde süpürgeyi kapatıp "Merhaba siz kiracılar mı oluyorsunuz ?" dedi. "Evet , siz kimsiniz? "dedik

O da "Mehmet Bey , kiracılar--yani siz gelmeden önce evi temizlememi söyledi. Zaten işim şimdi bitti. Anahtar bende." diyip salondaki masaya doğru yaklaştı. Üzerindeki anahtarı alıp bize verdi. Yarım saat sonra da zaten evden çıkmıştı.

Bavullarımızı açmak için önce odaları belirlemeliydik.

Elif "Ben üst katı gezdim ordaki iki kişilik yatak odası benimdir...E tabi Berk'inde." dedi. Berk de kabul etti. Ben yine yalnızdım.. "Yani ben geriye kalan istediğim odada kalabilirim." diyip güldüm.

Üst katta ,2 kişilik yatak bulunan ve birde iki tane yatağın yan yana bulunduğu yatak odaları vardı. Alt katta da , 2 kişilik yatak bulunan bir oda vardı.

Elif "Deniz , ne dersin bir gün Berk'le bir gün de seninle yatarım. 2 yatak bulunan odada iki kişilik kızlar partisi bile verebiliriz " diyip güldü. Bu işe çok sevinmiştim . Yalnız kalmıyacaktım!

***********************************

Herkes odasına yerleşmişti, ve Berk uyuyordu. Elif "Anlaşıldı bugün denize giremiycem" dedi. Yazlığın terasına çıkıp sahildekileri izlemeye başladık. Elif " Aa bak ! Bazılarının deniz yatakları var. Yarın denizde yüzerken çok eğlenceli olabilir. Hatta denizin üzerinde güneşlenebiliriz !" diyip güldü. Bende gülmekten alamadım kendimi. "Evet , hatta bence bugün alalım yarına hazır olur" dedim. Elif ile kararlaştırdıktan sonra benim gidip almama karar verildi.

Parayı aldıktan sonra dışarı çıktım. Yazlıkların arkasında dükkanlar görmüştüm. Bu nedenle yazlığın arkasına yürüdüm. Gerçekten arka tarafta bir çok küçük dükkan sıralanmıştı. Bir caddenin kenarlarındaydılar. İnsanlar bu dar caddenin üzerinde yürüyorlardı çünkü zaten çok az araba vardı.

Deniz ile ilgili eşyalar satan bir dükkana girdim. Yaşlı bir adam kasanın önündeki sandalyede oturuyordu.

Beni gördüğünde ,ayağa kalkıp "Buyrun hoşgeldiniz." dedi. Deniz yataklarının olduğu yere bakıp "Deniz yatağı almak istiyodum" dedim.

Yaşlı adam "Buyrun istediğiniz rengi seçin" diye cevapladı. 7 yatak yan yana sıralanmıştı. Birçok rengi vardı. Karar veremiyordum. O sırada arkamdan genç bir adam sesi geldi.

" Pembeye ne dersin?"

PerdelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin