18.Bölüm

572 59 17
                                    

-5 Ekim-

Junmyeon gün geçtikçe daha da iyileşiyordu. Yakın zamanda Kris'e olmasa bile, Kai ve Chanyeol'e bir şeyler anlatabilirdi. Yüzündeki şişliklerin yerini sadece ufak ufak kızarıklık ve morluklar almıştı. Şansına ki, bir kaburgası haricinde başka kırılan bir yeri yoktu. Kafasına darbe aldığı için uzun uzun dinlenmesi gerekiyordu.

Yixing hastaneden çıkmıştı ama bir süre kontrollere gitmeye devam edecekti. Kris tekrar onunla konuşmayı istesede Yixing onu geri çevirmişti. Biraz daha süre tanımasını, kendini tamamen iyileşmiş hissettiğinde mutlaka onu arayacağını söyledi, tabi o zamana kadar durumlarda bir değişiklik olmaz ise.

Kris ne kadar olay ile ilgili bir şey bulmaya çalışsa bile, sanki bütün izler siliniyor gibiydi. Ne Çin'deki ceset ile ilgili nede Kore'deki ceset ile ilgili adam akıllı bir şey bulamamıştı.

Kai, Sehun ve Chanyeol'un sanki başka dava üzerinde çalışıyormuş gibi durmalarını anlamıyordu. Onlar için bu dava çoktan kapanmış gibiydi sanki.

Chanyeol, hemen hemen her gece Baekhyun'un yanına gitmişti. Baekhyun, o varken çok daha kolay uyuduğunu, abisinin ve kendisinin güvende olduğunu söylüyordu. Aslında bu bir bahane idi. Baekhyun, Chanyeol'un kendisine olan ilgisini zaten fark etmişti. Ona bakışını, koruyucu tavrını, ağlarken başını okşamasını.. Chanyeol sadece onun mutlu ve güvende olmasını istiyordu. Baekhyun bunu anlamış, kendisini mutlu edeceğine inandığını adama şans vermek istiyordu.

Kai, Sehun için bir şey yapmak istiyordu ama Sehun, ona hiç yardımcı olmuyordu. Kaç kere Chanyeol'u onun yanında gönderdiyse bile konuşmamış, hiçbir şey söylememişti.

Kai, kapının sertçe vurulmasıyla yerinden zıpladı. Kapıda Kris vardı.

"Seslendim ama duymadın." Hiçbir ifade belirtmeyen yüzüyle konuşup, Kai'nin masasının önündeki sandalyeye oturdu.

"Ne istiyorsun yine?"

"Ekibim, o yıl sınıfta olan insanlarının çoğuyla konuştu, bir kaç kişi dışında. Büyük ihtimalle ülke dışındalar."

Kai'nin aklına hemen Luhan geldi. Luhan'ın burada olduğunu çok az kişinin bildiğini tahmin ediyordu.

"Bir şey öğrenebilmişler mi?"

Kris kafasını hayır anlamında salladı. "Şüpheli hiçbir şey yok. Hepsinin cinayet olduğu saatte Çin'de oldukları doğrulandı."

"Peki Sehun? Oda cinayet haberi aldığımızda benimleydi. Sabah onu evinden ben aldım."

"Onun için geldim zaten. Çıkmasına karar verildi. Bir kaç gün izin hakkı var, kendini toparlaması için."

Kris kalkıp kapıya doğru giderken duraksadı. "Bir şey sormama izin ver." Kai'ye doğru döndü. "Nezarethaneye gitmesi gerektiğini söylediğim zaman, neden itiraz etmek yerine uslu çocuk gibi tıpış tıpış gitti?"

Kai bu soruyla şaşırdı. Cevabı kendisi de bilmiyordu. "Her neyse, onu oradan çıkarıp eve götürmen iyi olur."

Kai Kris çıkar çıkmaz Sehun'un yanına gitti.

Sehun'u, yere çömelmiş, dizlerini karnına çekmiş, kafasınıda dizlerine koymuş bir şekilde buldu.

"Sehun."

Sehun, kafasını kaldırınca Kai'nin içi parçalandı. Göz altları morarmış, yanakları içine çökmüştü. Adeta yaşayan bir ölüydü.

Kai hemen kilidi açarak dostunun yanına gitti.

"Hadi, seni Luhan'a götüreyim." Sehun'un gözleri Luhan'ın adını duyunca parladı ama sadece kafasını sallamakla yetindi.

Oradan çıkıp, arabaya bindiklerinde Sehun kafasını dik tutamıyordu.

Bir Katile Aşığım // HunHan (Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin