İki sene aradan sonra Hogwarts Ekspresine binmek, treni bile özlediğimi fark ettiriyor. İnanamıyorum! Hogwarts'ta ilk yılım! Acaba Snape beni gördüğüne sevinecek mi? Acaba hangi binada olacağım? Acaba, acaba, acaba...
Kompartmanda Harry, Ron, Hermione, ben ve bir de Remus Lupin isimli bir profesör vardı.
Remus Lupin. Uyuyordu. Karanlık Sanatlara Karşı Savunma profesörüymüş. Uyurken çok şirin gözüküyor.
Tren birden durdu. Trenin içi anında soğudu. Bu durum insanı negatif düşünceye itiyordu.
"Neler oluyor?" dedim birden.
"Sanırım birini arıyorlar." dedi Hermione. Ron dışarı baktı, tuttuğu cam buzlanmaya başladı.Kapının ardından gölge benzeri bir yaratık görünüyordu. Tam olarak ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.
Kapının kolundan tuttu ve yavaşça, süzülerek içeri girdi. Tanrı'm! Gerçekten gölgeye benziyor.
O kadar korkutucu ve umutsuzdu ki, sanki dünyada mutluluk kalmamış gibiydi. Sanki bir daha mutlu olamayacakmışım gibi...
Gölge yaratık Harry'ye yaklaştı ve ona tam ne yaptığını bilmiyorum ama bir şey yaptı. Tam o sırada uyuyan Remus Lupin uyandı.
Harry'nin önüne atlayarak bir büyü yaptı ve o gölge yaratığı uzaklaştırdı. Harry çoktan bayılmıştı. Hemen dizime yatırdım onu. Trende her şey eskisine döndü.
"Ne oldu ona profesör? O gölge yaratıklar da neydi?" dedim profesör Lupin'in yüzünü incelerken.
Yüzünde bir kaç yara izi vardı. Eski yaralar gibi görünüyordu. Profesör Lupin'in saçları çok ipeksi duruyordu. İnsan bakınca okşamak istiyor.
"Onlar Ruh Emiciler'di Miss Potter. Sirius Black'i arıyorlardı." dedi profesör Lupin. Ama ben ona adımı hiç söylemedim. Yara izimin de görünmediğine eminim.
"Profesör, size adımı söylememiştim." dedim kuşkuyla.
"Annene çok benziyorsun Jasie. Harry'de babana çok benziyor ama gözlerini annesinden almış. Evet ebeveynlerinizi tanıyordum." dedi gülümseyerek.Bir kaç dakikanın ardından Harry kendine geldi. Hemen ona anlattık neler olduğunu.
"Al bunu. Çikolata. Ye, iyi gelir." dedi Profesör Lupin. Ardından da çıktı.
"Bir kadın çığlığı duydum. Adımı söylüyordu." dedi Harry sessizce.Kadın çığlığı, duyduğunda korkmuş olmalı. Harry'ye hiçbir zaman kıyamıyorum. Sanki o benim abim değil de, ben onun ablasıyım. Hep böyle hissettim kendimi bildim bileli.
Hemen sarıldım ona bunu düşününce.
Çok kısa bir süre sonra Hogwarts'taydık. İki sene önce gördüğüm Büyük Salon da bu sefer öğrenci olarak oturacaktım!
"Birinci sınıflar burada bekleyin! Seçmen şapka ile bina seçimleriniz yapılacak. Hazırsanız başlıyoruz." dedi profesör McGonagall. Evet Harry bana onu anlatmıştı.
Gerginlikten ölmek üzereyim! Harry'ye baktığımda onun da gergin olduğunu gördüm.
"Walker, Alex," dedi McGonagall. Bir çocuk öne çıktı ve iskemleye oturdu.
"Gryffindor!" diye bağırdı seçmen şapka.
"Wally, Michelle,"
"Gryffindor!"
"Ring, Cathy,"
"Hufflepuff!"
"Black, Iris,"
"Slytherin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POTTER KIZ KARDEŞ
Fanfiction-DÜZENLENİYOR- Jasie Potter iyi niyetli, kimseye zararı olmayan, bazense anlık gaza gelen sıradışı sayılabilecek bir karakter. Kızıl ve kıvırcık olan saçları, babasından aldığı ela gözleri, ve abisininki gibi bir göz problemi var. Gözlüğünü takmay...