dünyadaki bütün rüzgarlar

567 83 40
                                    

♪♪♪

♪♪♪

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

♪♪♪

ütopya'm dediğim kişinin yüzüne bakamıyordum. aklımda canlanan hep aynı dakikalar oluyordu ve günlerdir bunun etkisinden çıkamıyordum. peki ya yunho, o yarattığı etkinin farkında mıydı?

üç dört gün olmuştu görüşeli, eve gelmiyordu. mesaj atmıyordu ya da aramıyordu. programlara çıkmıyordu. aktiflik belirtisi yoktu onda. nereye gidebilirdi ki? benden başka kimi vardı onun?
giderek kendimi daha da kötü hissediyordum, keşke kendimi ona sevdirebilseydim. eğer sevseydi bütün bunları yaşamazdık en nihayetinde.

yemek yemek aklıma gelmiyordu tek yaptığım balkonda yunho'yu beklemekti. ellerim soğuktan çatlamış, yüzüm morarmıştı. gelsin ve beni kurtarsın istiyordum. hasta hissediyordum. onsuz hissediyordum. eksiktim bir yanım körpe kuyulardaydı.

olduğum yere çökerek ağlamaya başladım tüm sorun erkek oluşumdu biliyordum bunu. tüm sorun o öpücüğün bir kadına değil de bir erkeğe gitmesiydi. üstelik bu erkek onun en yakın arkadaşıydı. yunho'nun aklına gelmezdim zaten, dostluktan öte bir bağımız mı vardı?

telefondan gelen titreşimle hızlanan nefes alışlarım bana yaşadığımı anımsattı. telefon ellerimdeydi ama parmaklarını oynatıp da onu açamıyordum.
titreyen ellerimle zar zor açmayı başardım telefonu, sesi ayırt edemedim, kim olduğunu bilmiyordum.

ses boğuktu.
"nasılsın hyung?"

"ben, ben sanırım-"

"alo! alo hyung. sesin gelmiyor iyi misin?"

"neredesin yunho?" vücudum transa geçmişti sanırım, dünyayla irtibatım kesilmişti. konuşuyordum sesim hiç çıkmıyordu, karşımdakini duyuyordum ama hiçbir anlam ifade etmiyordu.

"geliyorum. bekle geliyorum."

telefon ellerimden kayarken bedenimin hafiflettiğini ve bir yerden düştüğünü hissettim. kafamda bir ağırlık vardı. dünyadaki tüm rüzgarlar kafamın içinde dönüyordu.


üçüncü kişi ağzından.

wooyoung hyung'unu sırtına almış telaşlı haliyle evine doğru koşuyordu. hongjoong ise baygın bir halde oradan oraya savruluyordu.
belki de uyanık olsa yunho'nun yanında olmak isterdi o an. ama yunho ne yazık ki...

wooyoung evinin kapısını zar zor açarken ağlamaklı bir yüz ifadesi takınmıştı. hongjoong'u yatak odasına getirip onu yatağına bırakmış ve bulabildiği tüm battaniyeleri almıştı. hongjoong'un kıyafetleri, bedeni ve yüzü... çok yıpranmıştı ve kötü gözüküyordu.

sen güzide bir ahvaldin || hohong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin