su gibi berrak sözlerin

272 33 11
                                    

♪♪♪


♪♪♪

yunho'nun çaldığı yan flütün sesi içimdeki en ırak yere gidiyor ve orada bir begonvil yeşertiyordu. bu nağmeler bir meleğin soluğundan çıkacak kadar temiz ve güzeldi. dönüp dolaşıp sığınmak için girdiğin bir ev gibiydi, gittikçe büyüyen özlem gibiydi bu his.
yunho tanrının beni unutmadığını kanıtlamak için yolladığı bir hazineydi. bu yüzdendir bu kadar şen oluşum, bu hürlük nedir bilmeyen dünyada en hür kişiydim, bir soluğu yetmişti böyle hissetmeme. göz kırpışının ardından üç saniye bekleyip yine doldurdu nefesini flüte ve tekrar çaldı yabancısı olduğum ezgileri.
onun elleri en güzeliydi, bir söğüt dalı gibi uzun ve narindi. bu ellere kenetlenmeliydim.

yunho gülümseyerek flütü dudaklarından ayırmış ve çantayı geri koymuştu. lise yıllarındayken öğrenmişti flüt çalmasını, neredeyse her enstürmanı çalıyordu.

"hiç paslanmamışsınız yunho bey." sesim boğazımı yırtmış gibi hissettim ve hafifçe öksürdüm.

"sizin yanınızda ne mümkün efendim."

"bir ara keman da çal neredeyse her şeyi çalıyorsun zaten."

"mesela neyi çalıyorum hongjoong bey?"

"kalbimi."

yunho hep takındığı çocuksu gülümsemesini takıntı ve beni gıdıklamaya çalıştı.

"peki ya ben ne çalıyorum biliyor musun?" dedim keyifle. kalbimi demesini bekliyordum ama öyle olmadı.

"ıslık."

gözlerimi devirerek oturduğum koltuktan ayağa kalktım ve yunho'nun yanına geçtim. bacakları ayrık oturuyordu, bir bacağının üzerine oturarak ona doğru döndüm ve yanaklarını sıktım.

"bugün bir çılgınlık yapalım mı?"

"yatağımızın dayanacağını düşünmüyorum."

kaşlarımı çatarak yunho'nun kafasına hafifçe vurdum.

"deli çocuk. ondan bahsetmiyorum."

"bence ondan bahset."

yunho'ya melül melül bakarken söze başlamıştı hemen.
"tamam tamam ciddi olacağım."

"senle ben saçımızı boyayalım. hangi renk boyamalıyız?"

düşünüyormuş gibi duruyordu, hafif dudaklarını büzmüş baş parmağıyla saçıyla oynamaya başlamıştı.

"sen mavi yap." deyip duraksadı.

"ben de kırmızımsı bir şeyler deneyeyim."

"ya çok güzel olursan?" dedim sevimlilik yaparak.

"çok güzel olursam beni öpersin."

"sen her zaman güzelsin."

"o zaman her zaman öpersin." dedi ve yavaşça elmacık kemiklerimden öptü.
belime sarılarak sessizce bekledi ve kalp atışlarımı dinlemek için sanırım başını göğsüme yasladı.

sen güzide bir ahvaldin || hohong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin