♪♪♪
♪♪♪
merhaba öncelikle bu bölüm gerçekten sizi rahatsız edebilir. rahatsız olmak istemeyenler okumadan geçsinler lütfen.
yunho
ellerimin titremesine aldırmadan hongjoong'un saçlarını okşamaya devam ettim. yatağın tam ortasında oturuyorduk, bacaklarımın üzerine yerleştirmişti kalçasını. ince bacaklarındaki kemikler batıyordu bedenime. kazağının içine daldırdığım ellerim onu ürpertmişti. sırtındaki kemiklere dokunup onun yüzünü seyrediyordum. heyecan içinde kıvrandığını nefes alışlarında hissediyordum.
biraz daha bana doğru yaklaşınca boğazımın kilitlendiğini hissettim. kalbim on yerden parçalanmış gibiydi, bu hissin hiçbir lügatı yoktu kurbağa sözlüklerinde. gözlerimin edepsizce onu süzmesine izin verdim. hongjoong ise sadece gülümsüyordu. bu gülümseyiş beni yoktan var etmişti. ben hiçbir şeye inanmasam bile onun gülüşündeki inceliklere inanıyordum.
bu inceliklerde kendimi buluyordum.
serçe parmağına sürdüğü ojede, uzun kirpiklerinde ya da merhametli kalbinde buluyordum sevgiyi."birçok insan tanıdım hongjoong. yüzlerce kelime söyleyip hiçbir şekilde kendini ifade edemeyen insanlar tanıdım. ama sen öylesine tanrısal bir insansın ki, nefes alışın bile çoğu şeye bedel. kendini ifade etmeye gerek duymuyorsun çünkü-"
"çünkü beraber büyüdüğüm insana kendimi açıklama gereği duymuyorum yunho. çünkü sen karanlığı boyarken bile benimleydin."
büyük ellerimi onun kollarında gezindirmeye başladım. o ise küçük parmaklarıyla yüzümdeki her yere dokunuyordu.
kalçasını kaldırıp gözümden öptü ve öylece bekledi. bu küçük öpücükler beni delirtmeye yetiyordu. beynimden vurulmuşa dönüyordum, beni eritiyordu hongjoong. yıllardır bu anın hissettireceklerini düşünüyordum.
"çiçekçiden bedava aldığımız çiçekleri hatırlıyor musun?" dedikten sonra yanağıma küçük bir buse bıraktı. nefes almaya zaman bırakmadan çenemin hizasını öptü. ben "evet." diye inlerken boynumdan öpmeye başlamıştı bile.
"bedava çiçeklerden taç yapıyorduk. sen çiçek taçlarının bana yakışmadığını söylemiştin." gülerken nefesi boynuma çarpıyordu ve benim kalbim gerçekten de deliye dönüyordu.
"çünkü çok güzel gözüküyordun."
kalçasını hızla bacaklarımın üzerine bıraktığında dudaklarımı ısırdım. kendimi daha fazla tutamıyordum. onun bedenine değip yanmayı düşlüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen güzide bir ahvaldin || hohong
أدب الهواةkim hongjoong'un en yakın arkadaşı bir kitap yorumlayıcısıydı, kim hongjoong ise her gece radyoyu açıp en yakın arkadaşını ağlayarak dinlerdi. [bitti]