Doğan Duru - Uçurtma 💜
Halil, yeğenleri Faruk ve Aycan'ı eylülün ilk haftasında Çanakkale'ye getirince İskender belli etmese de bu durumdan şikayetçiydi. Asya ile geçirdiği güzel saatlerin yerini Aycan'ın huysuzluğu aldığından dolayı diken üstündeydi ela gözlü sarışın çocuk. Ancak yanlış bir şey söylerse Halil'in üzüleceğinden korktuğu için dilinin ucuna kadar gelen kelimeleri yuttu.
Hem dış görünüşü hem de karakteri amcasına çok benzeyen Faruk ise Asya'nın ilgisinden oldukça memnundu. Aycan'ın huysuzluğu yetmez gibi bir de buna içlenen İskender ise kaybetme korkusu yüzünden diken üstündeydi.
Üç günün sonunda dayanamayınca uykuya dalmak üzere olan Asya'ya kimseler duymasın diye derdini kısık sesle anlattı. Yatağında uykuyla uyanıklık arasında gidip gelen kıza sitemde bulunan İskender, Asya'nın kendini dinlemediğini fark edince isyan etti.
"Asya, hiç beni dinlemiyorsun. O çocuğa gülmeyi kes artık."
Odanın kapısında duran Halil, kimse duymasın diye sessiz bir şekilde kızı ile konuşmaya çalışan İskender'e şaşkınlıkla baktı. Faruk geldiğinden beri İskender'in garip bir rekabete girdiğinin farkındaydı. Çocuklar arasında adil bir denge kurmaya çalışan adam sıcacık sesiyle varlığını belli etti.
"Sohbet mi ediyorsunuz?"
Asya'nın uyumasına fırsat vermeyen İskender, suçluluk hissi ile Halil'e baktı. İskender'in içinde kopan fırtınalardan habersiz olan küçük kız ise babasının sesini duyunca kucağa alınmak istediğini belirtircesine kollarını havaya kaldırdı.
"Canımın içi kucağıma gel de baban seni uyutsun Asya'm."
Babasının göğsüne yanağını yaslayan küçük kız, İskender'in hayranlık dolu bakışları altında gözlerini kapatıp kendini uykunun kollarına bırakırken Halil, İskender'e gülümsedi.
"Yarın Faruk ve Aycan'ı gezdirmek için Gökçeada'ya gideceğiz. Sende gelecek misin paşam?"
"Dün de Bozcaada'ya gitmiştik. Her gün gezecek miyiz böyle?"
"Hepsi senin gördüğün yerler biliyorum. Ancak Faruk ve Aycan'ın görmediği çok yer var daha paşam."
Yüzü düşen İskender "Ben de Muş'a gitmedim hâlâ. Oysa bana söz vermiştin," diye sitemde bulundu üzüldüğünü belli eden ses tonuyla.
Halil "Faruk ve Aycan'ı Muş'a götürdüğümüzde görürsün artık. Babanla konuşup her şeyi ayarladım," dediğinde İskender'in yüzünde güller açtı. Ancak mutluluğu kısa sürdü. Aklına gelen düşünce ile tekrar suratı düşen İskender'e merakla bakan Halil "Ne oldu paşam?" diye sordu.
"Asya burada mı kalacak? Biz gelene kadar ya bizi unutursa?"
Çocuğun endişesi karşısında Halil, kızını uyandırmamaya dikkat ederek güldü. Babasının çabasına karşın gözlerini açan Asya şaşkınlıkla etrafına bakındıktan sonra Halil'e oldukça sıcak bir gülümseme bahşetti.
"Seni uyutmadık değil mi babam?"
Eliyle babasının çenesine dokunan Asya "Seni seviyoyum baba," dediğinde Halil için zaman durdu.
"Ben de seviyorum babam."
Kızının avuç içini uzun uzun öpen Halil, sessizce kendilerini izleyen İskender'e göz kırptıktan sonra "İskender'i bir iki gün görmeyince unutur musun kızım?" diye sordu.
Önce babasına sonra İskender'e bakan Asya "Ne?" diye sorduğunda Halil kızının şaşkın ifadesine bakıp kahkaha attı. Yanında oturan çocuğun düşünceli gözlerle Asya'ya bakmaya devam ettiğini görünce içinden yükselen şefkatle "Asya, seni bir daha hiç görmese bile unutmaz paşam. Çünkü sen onun hayatının en güzel günlerine ortak oldun. Benim yüzümü güldürdüğün gibi Asya'nın da yüzünü güldürdün," dedikten sonra kucağında uslu uslu oturan kızının saçlarını kokladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskender'in Asya'sı
General FictionElimi bir kez bile sürmediğim muzlu pastaya son kez baktım. Bir daha asla seni görmek istemiyorum, dedim içimden. Yıkımımın suçlusu sanki muzlu pastaymış gibi... Gücümün son damlasını kullanarak yavaşça ayağa kalktım. Elindeki hediye paketiyle donu...