Adam ve Lâ çiftlik evlerine dönüş yolundayken, güneş uzaktaki tepelerin üzerine konmuş, kızıla çalan renge boyuyordu gökyüzünü. Adam, Lâ'nın yaşadıklarından dolayı hem üzgün hem de sinirliydi. Lâ ise, aklındaki sorulara alamadığı cevaplar yüzünden mutsuzdu. İkisi de çok konuşmadılar yol boyunca. Sessizliklerini sadece Lâ'nın merak dolu soruları bozuyordu ara sıra.
- Sen Yosef'in babasını tanıyor musun Adam?
- Evet ama fazla değil.
- Evleri çok uzak mı bize peki?
- Fazla değil, onlarda kasaba dışında yaşıyor sayılır.
- Yosef göle balık tutmaya geliyormuş biliyor musun?
- Sen sormadan ben söyleyeyim küçük prenses, tabii ki de bize gelebilir. Seni üzmeyen bütün çocuklara evimizin kapısı açık.
- Seni sevdiğimi söylemiş miydim?
- Bugün çok az.
Bu tatlı sohbet gülüşmelerle süslendi. Ayçiçeği tarlalarının yanından geçerken gün yerini karanlığa bırakıyordu. Adam'ın omzuna tutunup hafifçe ayağa kalktı Lâ ve eski korkuluğa el salladı birkaç kez.
- Geceleri daha çok yalnız kalıyor biliyor musun Adam. Gündüzleri korkutamadığı kuşlar var ama gece yalnızca karanlık.
- Sadece eski bir korkuluk Lâ, sahibi neden söküp atmadı bilmiyorum.
- Hayııırrr! Öyle değil.
- Düşmeden oturmalısın bence, daha tam iyileşmemişken yeniden sakatlanmak istemezsin sanırım.
Lâ bir kez daha el salladı korkuluğa, sonra oturup akşam karanlığına bıraktı kendini. Bir süre sonra vardılar evlerine. Eva, mutfak kapısının önünde karşıladı onları. Adam, atları arabadan koşup ağıla götürürken, Lâ kollarını Eva'nın boynuna sıkıca dolayıp kasabada olanları anlatmaya başlamıştı bile.
- Eva?
- Efendim benim küçük prensesim.
- Yemekte size bir şeyler sorabilir miyim?
- Yine neler dolaşıyor bu kıvırcık saçların içerisinde acaba?
- Hadi ama...
- Yolda Adam'a neden sormadın peki?
- Ben ikinizle baş başayken sormak istedim diyelim.
- Hımmm... demek ki mesele ciddi.
- Eveettttt...
- Bak sen benim tatlı kızıma. Tamam dinleyelim bakalım sorularını. Ama önce şu kasabanın kirini atalım üzerinden. Hadi bakalım doğruca banyoya.
Lâ banyoya doğru koşarken Adam geldi Eva'nın yanına.
- Çok yorucu bir gündü Eva. Kilisede olanları bir bilsen.
- Yine mi çocuklar?...
- Hem çocuklar, hem de Lâ.
- Meraklandırma beni, yemeğe geçmeden anlat lütfen.
- Kilisenin bahçesinde çocuklar yine alay etmişler, Lâ'da peder Petrus'un kulağına bir şeyler söylemiş. O sırada peder bayılmış. Çocuklar bunu Lâ'nın yaptığını söyleyip bağrışmışlar. Yorucu bir sürü olay işte.
- Aman Tanrım...
- Peder herkesi sakinleştirdi ama kasabadan çıkana kadar üzerimize düşen bakışları bir görsen.