3.BÖLÜM-BİHABER

171 18 240
                                    

Kapak tasarımı canım Ankakuşumdan :) Bu arada onun ve birkaç güzel insanın hikayelerini okumak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz :)

derindeniz_mavisi

hayalperestAnka

Vera

"Seni takip etmemin garipliğini kabul ediyorum. Ama bu duruma sinirlenmek yerine neden beni aşağılama girişiminde bulunduğunu anlamıyorum?"

   Kurabiye kavanozunu kurcalarken yakalanmış çocuklar gibi bana baktı. Sonra başını masmavi denize çevirip iç çekti. Elindeki taşı denize fırlattıktan sonra su da üç kere seken taşı izledik beraber. Bana bir açıklama borçluydu. Onu takip ettiğim için öyle bir tepkiyi hak etmemiştim.

"Söylediğim şeyin bahanesi olamaz. Düşünmeden konuştum. Amacım seni herhangi kötü bir sıfatla etiketlendirmek değildi."

   Dilin kemiğinin olmayışı ve beyin süzgecinden geçirmeden konuşmak bizim yaşadığımız gibi bir olayda kötü sonuçlar doğurabiliyordu. Kadın olmamı bir kenara koyup düşündüğümde de kimsenin saygısız imalara maruz kalmasını uygun bulmuyordum. Çünkü söylem çok önemlidir ve karşınızdaki kişiye kendinizi konuşarak tanıtırsınız. Dilin davranışları bile gölgede bırakacak gücü vardır.

   Kendi zihnimde koşturup duran kelimelere yön veremediğim için söylediklerine cevap veremedim. Sessizliğim sanırım kendini daha da anlatması ihtiyacını doğurmuştu. Samimi sesi kulaklarıma dolarken anlayışla dinledim.

"Ben, klişeleşmiş ve kabalığı havalı olmak sananlardan değilim. Kalbini kırdığımı anladığım an bu işi düzeltmem gerektiğini biliyordum. Biraz teşvikle şu an yanındayım. Beni yanlış tanımanı istemedim. Sebebini sorma olur mu?"

Soramam ki!

   Bakışlarım onu buldu ve kendini ifade ederken ki mücadelesine şahit olmanın tatminini yaşadım. Keşke ben öyle dengesiz bir hamle yapmasaydım ve o bu sözleri söylemeseydi. Şimdi ne özür konuşurduk ne de pişmanlık...

   Başka bir yönden baktığım zaman ise gösterdiği çabanın altında kötü bir niyet olmadığını hissetiriyordu bana. Soğuk tavırlarının altındaki kişiyi anlaşma yapmış olsak bile aslında bana anlatıyordu istemeden. Çünkü sözlerin açtığı yaraların pişmanlığı zordur. Duyan kişi bir süre sonra unutur. Belki de "mış" gibi yapar. Ama söyleyen kişinin zihin sesi her daim onunladır. Susmaz. Unutturmaz.

   Özür dilemenin bir erdem olduğunu ve bazı insanlar için zor(!) olduğunu biliyordum. Aslında şu an önemli olan yan yana oturup konuşuyor olmamızdı. Beni ele geçiren duygunun farkındaydım fakat birkaç gün sonra gidecek olmam anı yaşarken kontrolü yitirmemem gerektiğini hatırlatıyordu bana.

   Bakışları bana döndüğünde samimi bir gülümseme eşliğinde elinde oynadığı son taşı aldım. Sıcak ve yumuşak eline temas ettiğim an içimde yankılanan sese kulak asmadım. Taşı onun yaptığı gibi suda sektirdim. Berrak suda seken taşı izledik. Deniz yakıcı güneşin etkisiyle parıl parıl ışıldıyordu. Nasıl bir huzur?

   Ne kadar öylece sessiz sedasız denizi ve gökyüzünü izledik bilmiyorum fakat kalkmamız gerektiğini söylediğinde açıkçası bu anın bitmesini istemediğimi fark ettim. Ama o işe ben ise ailemin yanına dönmeliydim. Son kez mükemmel manzaraya baktım ve ayaklandım.

   Sahilden ayrılıp çarşıya geçtiğimizde onu motoruna kadar eşlik ettim. Yanında durduğumuz manavdan taksi çağırmasını rica etti ve taksi gelene kadar sohbet ettik. Bir hafta sonra döneceğimizi söylediğimde gözlerinde ansızın yakaladığım ifade beni hem hüzünlendirip hem de mutlu ederken duygularımın yüzüme yansımaması için dua ettim.

BİHABERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin