Yarın yeni okuluma başlayacağım. Evet bu gerçeği bir türlü kabullenemiyorum. Ya da kabullenmek istemiyorum. İki gündür birçok duyguyu aynı anda yaşıyorum. Korku, heyecan, endişe... Orada kimseyi tanımıyorum. Alışabilecek miyim? Dışlanacak mıyım? Hocalar nasıl?... Bir sürü soru işareti var kafamda. Yanımda bir tek Aslı olacak, onunla her şeyi halledebileceğime eminim ama...
"Kızım yemek hazır, gel hadi" bağıran annemdi. Kafamdaki atamadığım soruları ve kalbimdeki duyguları bir süreliğine kenara bırakıp aşağı indim.
Annem, babam ve abim masaya oturmuşlardı bile. Daha masaya oturmadan abim söylenmeye başladı "Neredesin sen Alya? Yüzünü gören cennetlik. Odanda grev mi başlattın?"
Klâsik bir Burak Aktaş ve boş soruları. "Abi zaten kafam dağınık" dememle herkes yemeğini bırakıp bana döndü. O an kendimi garip hissettim.
Kafamdakileri anlatıp onları endişelendirmek istemiyordum ama birilerine anlatmazsam patlayacaktım. İçimi dökmeliydim. Hem de acilen.
"Yarın yeni okulum var biliyorsunuz. Ne kadar gitmeyi istesem de, mutlu olsamda korkuyorum. Orada zaten herkes arkadaş, sonuçta beraber geçirdikleri ilk sene değil. Onbirinci sınıfız. Dışlanabiliriz. Tabii bir de öğretmen sorunu var. Ay bilmiyorum. Gerçekten düşünmek dahi istemiyorum ama elimde değil." Sanırım bir nebze de olsa rahatlamıştım. Sanırım.
Birkaç saniye sonra lafa annem girdi. "Benim güzel kızım, o eski okulundan seni almak zorundaydık. Zaten bu Serpil ile - Aslı'nın annesi - ortak kararımızdı. Dersleriniz çok düştü. Sen sürekli ağlıyordun, odandan çıkmıyordun ve ne olduğunu bize anlatmıyordun. Bu son çareydi. Hem yanında Aslı olacak endişelenme boşuna"
Evet annem söylediklerinde haklıydı. Beni, bizi çok olumsuz etkilemişti o okul.
Bir çocuk vardı Furkan. Çok sevmiştim onu. İlk gördüğümden beri. O da beni çok seviyordu güya. Beni aşka inandırandı o. Biz 10. sınıfın ikinci döneminde çıktık. Herşey çok iyiydi, mutluyduk. Sonra. Sonra 11. sınıfta bir gün okuldan kaçacaktık Aslı'yla. Bu bilmem kaçıncı kaçışımız olacaktı. Yangın merdivenine gittik. Ben öndeyim tabii. Kapıyı açtım ve aşağıda Furkan'ı gördüm. Başka bir kızla sarılıyor. Onun ellerini tutuyor, ona bana baktığı gibi bakıyordu. O an kafamdan aşağı tuğlalar yağıyor ve ben altında eziliyor gibi hissettim. Kendimi nasıl tuvalete attım bilmiyorum bile.
Sonrasını zaten sormayın. Günlerce yemek yemedim. Ağladım. Odamdan çıkmadım falan. Ama şunu anladım o gün. Aşk diye birşey yoktu. Olamazdı da. Beni aşka inandıran da, aşkı son bulduran da oydu.
"Neyse ben doydum, size afiyet olsun" dedim ve masadan kalıtım. Gözlerim yine dolmuştu. Belli etmemek için arkamı döndüm ve hızlı adımlarla ilerledim. Tam kapıdan çıkacakken "Kızım, üzme kendini hallolur birşekilde." lafını duydum. Bu kez babamdı. Zoraki bir gülümseme gösterdim ve odama çıktım.
Kendimi yatağa attım. Yarın zor bir gün olacağa benziyordu. Bu yüzden hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Sabah 06.30'a alarm kurdum ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Umut
Teen FictionAnonim : Bak Alya, ilk mesajım böyle kafiyeli olsun falan isterdim ama bodoslama giricem olaya. Seni seviyorum ben, hemde çok. Nasıl anlatırım sana bilmiyorum ama seni görunce içim bi fena oluyor. Anonim : N'olursun bi cevap ver. Alya Beril : Kim o...