• İlk An •

9.3K 162 23
                                    

Elindeki çay bardağını masaya  bırakan genç kız bakışlarını arkadaşlarında gezdirdi. Elzem ve Nur yine telefona dalmış, Seyhan önündeki ders kitabına odaklanmıştı. Mert ile göz göze gelince ufak bir gülümseme gönderip tekrar önüne döndü. Üniversite için İstanbul'dan buraya geleli bir aydan çok oluyordu ama arkadaş ortamına zor alışmıştı. Tanıdığı kimse yoktu, şehir çok farklıydı ve okul öğrencilerinin çoğu zaten buralıydı. İlk gün yaşadığı tedirginliği hatırladığında bardağına uzanıp yumuşamış kartonu avucunun içinde büktü. Yirmi bir yaşında olmasına rağmen o kadar çok şey yaşamıştı ki akıl sağlığı yerinde olduğu için dahi şükredebilirdi.

" Akşam bahsettiğim mekana gidiyoruz değil mi ? " diyen Devran'a döndü hepside. Seyhan bile kısa bir süre arkadaşına çevirmişti bakışını. Onun bu tarz şeylere ilgisi olmazdı. Okulun ilk günü büyük bir korkuyla bahçeye adım attığında kendisine çarpan bu sakar kızla bu denli yakın arkadaş olabilmeleri ona mucize gibi geliyordu. Çünkü Seyhan, kendisinin aksine sürekli gülümsüyor, bakışlarıyla bile başına felaket açabiliyor ve ne olursa olsun umutlanacak bir sebep bulabiliyordu. İyi bir ailede yetiştiği o kadar belliydi ki otururken dahi bir kuğuyu andırıyordu.

" Biz geliyoruz. " Elzem yanında oturan Nur'un koluna girmeden hemen önce telefonunu masaya bırakmıştı. Eğlencenin olduğu yerde bu iki kızı listenin başına yazmak yaptıkları ilk şeydi.  Devran onları başıyla onaylayıp Mert'e döndü. Genç adamın bakışlarını hala üzerinde hissedince oturduğu yerde doğrulan genç kız onun olduğu tarafa bakmamaya dikkat ederek Seyhan'a yaklaştı. Arkadaşı elindeki kitaba o kadar dalmıştı ki Karaca'nın hareketiyle sıçramış ve geriye doğru kaymıştı.

" Karaca ! Ödüm kopuyordu ! "

" İyi bari kopmamış. " Derin bir nefes alıp gülümsedi. " Akşam sende geleceksin değil mi ? "

" Şaka yapıyorsun herhalde ? "

Karaca onun yine itiraz edeceğini anlayınca birazcık daha yaklaşarak başını arkadaşının omzuna koydu. Seyhan gitmezse o da gitmeyecekti ama uzun zaman sonra ilk defa bir şeyler yapmak istiyordu. Belki geride bıraktığı hayatını, ailesini ve geçmişini bir nebze de olsa unutup mutlu olmaktı istediği asıl şey. Bilmiyordu. Kafası o kadar doluyduki bazen adını bile unutuyor, kendisine gelene kadar büyük bir boşlukla savaşmak zorunda kalıyordu.

" Seyhan ne olur gidelim. Bir saat durup geri döneriz. "

" Karaca annem asla izin vermez. Haydi izin verdi diyelim ağabeylerim bacaklarımı kırar. Hele Azer ağabeyim duyacak olsa var ya... "

Dudaklarını büzüp gözlerini kısarak ağabeyinin durumu fark etmesinin ne gibi büyük bir faciaya sebep olabileceğini mimikleriyle anlatmaya çalıştı. O kadar sevimli duruyordu ki Karaca ona sıkı sıkı sarılmak istemişti.

" Nereden haberi olacak ki ? Sen demedin mi ağabeylerim İstanbul'da diye ? "

" Öyle ama ne bileyim korkuyorum işte. Ne olur beni bu işe bulaştırma. "

Karaca onun yumuşadığını fark edince biraz daha sokuldu. Bu arada diğerleri de kendi aralarında konuşmaya başlamış, akşam nerede buluşacaklarını planlamışlardı. Karaca ve Seyhan daha önce onlara katılmadığında olsa gerek bu sefer sormamışlardı bile. Cevap hep aynıydı çünkü. Zaten Seyhan'ın kendileriyle o tarz mekanlarda bulunmasını istiyor da sayılmazlardı. Adana'lı olan veyahut burayı birazcık araştıran bir insan bile Kurtuluş kızlarından uzak durulması gerektiğini bilirdi.

" Bende kalacağını söylersin olmaz mı ? "

Seyhan birkaç saniye durdu. Elindeki kitabı kapatırken sıkıntılı görünüyordu.

Ah Mine'l AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin