Ben düşünmeye ve aramaya devam ederken labirentin ortasını bulmuştum ama bir sorun vardı.
Sorun şuydu ki karşımda tanımadığım adamlar vardı. Neler olup bittiğini anlamak için ilk önce etrafıma bakmaya başladım ama ne Efe ve Anıl ne de diğer korumalarım etrafta görünmüyorlardı. İşin kötü yanıysa Asya da labirentteydi ve orta kısmı bulmasına çok bir süre kaldığını düşünmüyordum. Adamlar bana bakmaya devam ederken benim salak saçma düşüncelere dalmam da ayrı bir ironiydi.
"Siz kimsiniz? Ya da şu şekilde sorayım kimin için çalışıyorsunuz?"
Adamların başı gibi görünen kişi bana cevap verdi.
"Mira hanım, aramamanız gereken birini arıyorsunuz. Bu işten vaz geçmelisiniz, Pamir bey de öyle. Patronumuz sizinle konuşmak isterse o sizi bulur."
"Bana patronunu söyle piyon. Seninle muhattap olmak istemiyorum demekki de onu arıyorum. Lafı fazla dolandırma da söyle bakalım gerçeği kime çalışıyorsunuz siz?"
"Mira hanım size tek söylememi istenen şey patronu aramayı bırakmanız. Aksi halde ne sizin için durum iyi olur ne de çevrenizdekiler için."
Bunu söylerken arkamda bir noktaya bakmıştı. Bende kafamı çevirip baktığımda Asya ve bizimkileri gördüm. Efe karşımdaki adamları görünce silahını çıkartmak için elini beline koyuyordu ki kafamı iki yana sallayıp yapmaması gerektiğini söyledim. Korumalarım hızlı bir şekilde yanıma gelmeye başlarken ben de önüme döndüm.
"Ne diyorduk piyon. He senin bu patronundan bahsediyorduk. O patronuna söyle böyle saklanarak bir yere varamaz. Bu arada ne ben bu işin peşini bırakıcam ne de Pamir. Bunu da o çok sevgili patronuna iletmeyi unutma."
Ben konuşmayı bitirdikten sonra adamlar anladık şeklinde kafalarını salladıktan sonra labirentin çıkışına doğru ilerlemeye başladılar. Anıla kafamla işaret verip takip etmeleri gerektiğini gösterdim. Anıl da beni anlayıp hızlı bir şekilde peşleeinden gitmeye başladı. Bu sorunun da bir şekilde üstesinden geliceğimi bildiğim için ve Asyanın yanında bu konudan bahsedemeyeceğim için konuyu açmadım.
"Eee sen benden önce gelmişsin Mira. Nasıl buldun burayı?"
"Tabikide , çok ama çok azıcık koşmuş olabilirim."
Ben cümlemi daha bitirmeden ikimizde gülmeye başladık. Asya o anda anlamıştı ne kadar rekabetçi biri olduğumu. Gülmemi durdurduktan sonra Asyaya döndüm ve konuşmaya başaldım.
"Asya senin başka dersin var mı?"
"Hayır yok. Ama senin dersin var diye biliyorum."
"Evet var ama 1 dersi ekmekten birşey olmaz. Daha bize kaçırıcam seni unutma. Artık gidelim ve seninle güzelce vakit geçirelim."
"Hadi kaçır beni principessa. Seninle en delisinden bir gün geçirmeye varım."
"Principessa da ne demek? Benimle geçirdiğin her zaman deli günlerden değil mi yoksa?"
"O prenses demek ve sen de benim prensesimsin. Ama çok oyalandık azıcık da eğlenelim."
"Hadi yürü başımın belası bin arabaya. Sen önden git benim 5 dakkalık bir işim var gelicem yanına."
![](https://img.wattpad.com/cover/195833028-288-k997996.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Señorita
Fiksi UmumÖnemli olan dışardan bakıldığında nasıl göründüğü değil , içerden bakıldığında ortaya çıkan gerçeklerdir... *İlk hikayemdir. *Umarım beğenirsiniz...