7. Kısas

2.8K 127 12
                                    

Mehsa mutfağın bir köşesinde, gözü duvarda asılı zilde bekliyordu. Yataktan kalktığında hemen buraya koşmuştu. Bir elinin tırnaklarını kemirirken sabırsızlığı giderek artıyordu. Zaman geçiyor, o zilde en küçük bir hareketlenme olmuyordu. Beklemekten usanmış bir tavırla elini yüzünden indirdi. Tezgâhın üzerinde duran siniyi eline aldı. Latife Kalfa hareketleriyle ona muhakkak zilin çalmasını beklemesini anlatmaya çalışıyordu ama daha fazla bekleyecek sabrı kalmamıştı.

Siniyi dikkatle tutarak çıktı merdiveni, bir kolunun üzerinde de Şahin'in yeleği vardı. Kapıyı tıklattı, bekledi, ancak içeriden ses duymadı. Kalktığına işaret eden bir ses de yoktu. Cesaretini toplayıp kapıyı açtı. Odaya iyice bakınıp yatağın olduğu tarafa çevirdi başını. Henüz uyanmamıştı. Aslında erken uyanırdı, ama bugün sanki Mehsa'nın bunu beklediğini bilir gibi bu vakit olmuş uyanmamıştı. Kapıyı kapatıp odanın içine yürüdü. Siniyi sehpaya biraz gürültü çıkararak bıraktı. Yattığı yerde kıpırdandığını gördü, umutla bekledi, ama sırt üstü tam dönüp uyumayı sürdürdü. Kolunun üzerindeki yeleği sandalyeye astı, yine parmak uçlarıyla yeleği okşamayı ihmal etmemişti.

Yatağın dibine doğru yürüdü. Cibinliğin direğini tutup omzunu yasladı. Şahin dönünce üzeri açılmış, örtü göbeğinin üzerine kadar sıyrılmıştı. Gözleri dünden alışık olduğu için bu sefer, hiç de çekinmeden, baktı Mehsa. Uyansın istiyordu ama böyle güzel uyuduğunu görünce kıyamayacaktı. Yatağın diğer tarafına gidip bir dizini kenarına koyarak biraz eğildi. Örtüyü iki uçtan tutup göğsüne kadar çekti. Yine hafif kıpırdayınca yakalanmaktan korkar gibi kendini geri çekti. Başını olduğu tarafa çevirmişti Şahin, yüzüne huzursuz bir ifade yerleşirken yanağını yastığa sürttü. Mehsa bu kez açıkta olan yanağından başlayıp boynuna doğru indirdi gözlerini. Bu kez iki dizini koydu yatağa, ellerini iki yanından bastırarak eğildi tekrar. Yüzünün görebildiği her köşesini izledi. Yanağının boynuyla birleştiği kısma biraz uzun baktı. Sulu sulu, tatlı bir meyve görmüş gibi ağzı sulanıyordu. Yüzüne hafif bir ateş yayılmıştı. Aklından geçen şey yüzünden utandığını hissediyor, sürüp giden kararsızlığıyla kalbi de daha hızlı atmaya başlıyordu. Dün gece sarılmıştı, şimdi de öpmek geçiyordu aklından. Bu düşünce artık beyninin içine yerleşmişken yapmadan rahat edemeyecekti. Uyuyordu bir de, bundan iyi fırsat mı olurdu?

Hedefi belirledi, gözlerini yumdu, eğilip gözüne kestirdiği kısmı öptü. Ama öyle hızlı geri çekilmişti ki öpme sayılmazdı bu, sadece dudakları değmişti. Baktı ki, başına bir şey gelmedi. Bu kez gözlerini yummadan yaklaştı, tam öperken kapandı göz kapakları. Belki öncesinde biraz koklamış bile olabilirdi. İşte bu öpme sayılırdı, öptüğü yerin sıcaklığını iliklerine kadar hissetmişti. Tenini de saçları gibi yumuşak sanmıştı. Düştüğü yanılgı onu hayal kırıklığına uğratmadı, aksine dudakları buna çok memnun olmuştu.

Şansını daha fazla zorlamamak için hızlıca geri çekildi. Yataktan indiğinde biraz daha baktı yüzüne, az önce öptüğü yere. Yaptığı şeyi algılarken şimdi daha çok heyecanlanıyordu. Hızlı adımlarla kapıya yürüdü. Merdiveni inerken bir elini dudaklarına kapatmış, işlediği kabahatten pişman olmamış bir tavırla, edepsizce gülümsüyordu.

*****

İşleri biten hizmetkârlar birer birer çekilip ikisini yalnız bırakmıştı. Bu her sabahın değişmez rutiniydi. Handan kocasıyla birlikte kapı önüne kadar gelir, kıyafetindeki son düzeltmeleri yapar, kavuğunu kendi eliyle takardı.

''Keşke erkekler de peçe taksa!''

''Nereden çıktı bu şimdi?''

''Öyle olsa, peçenizi de ben kendi ellerimle, büyük bir memnuniyetle bağlardım Güllü Ali Paşa.'' deyip gülümsedi Handan. Kocasına yaklaşıp ellerini omuzlarına uzattı, oradaki tozu silkermiş gibi bir hareket yaptı. ''Bu yakışıklı yüzü bir tek ben görmüş olurdum.'' Cilveli bir gülümsemeyle kocasının gözlerine baktı.

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin