5. Kıvırcık

3K 136 13
                                    

Mehsa bir şeyler söylemek istedi Şahin'in peşinden ama doğru olabilecek kelimeleri bulana kadar çoktan gözden kaybolmuştu. Ellerini birleştirip parmaklarını sıkarken olduğu yerde sıkkın bir tavırla sağa sola bakınıyordu. Eli neden eşarbına gitmişti, hiç bilmiyordu. Yakasını kaparken ne düşünmüştü? Var mıydı böyle bir hakkı? Bu şehzadeye gönderilmişti, her şeyiyle onundu. Sahiden kimden, neyi saklıyordu?

Derin bir nefes alıp verdi, ellerini serbest bıraktı. Sehpadaki tepsiyi mutfağa götürdü. Odasına geri dönerken üst kata bir bakış atmıştı. Saçındaki eşarbı çıkardı, bir süre de ona baktı. Yaptığı şey onu sadece kızdırmış mıydı, yoksa buna gücenmiş miydi? Saf bir kızgınlıksa, sırf kendi malı saydığından gösterdiyse bu tavrı hiç üzülmeyecekti aslında. Ama tanıdığı kadarıyla, gücendirmiş olduğu düşüncesi daha ağır basıyordu. Koltuğun arkalığına doğru dönüp oturdu, üst kısma koyduğu kollarının üzerine yerleştirdi çenesini, bahçeyi izledi.

Aralarındaki ilişkinin en başa dönüp dönmediğini bilmiyordu. Üst kata çıkmak için çağrılması gerektiğini bildiğinden beklemiş ama çağrılmamıştı. O gün de, gece de, sonraki sabah da... Yanından ayrıldığından beri ayak seslerini dinlemişti. İlk başta o kadar yoğundu ki o ses, odayı baştan aşağıya turluyor gibiydi. Sonra giderek azalmış ve kesilmişti. Bu sabah da uyandığına dair birkaç tıkırtı duydu sadece, Latife Kalfa'nın yemeğini götürdüğünü gördü. Kadının geri dönmesini kapının eşiğinde durup beklemişti. Ama çağrıldığına dair hiçbir tepki görmemişti onda, yüzüne öylesine bir bakıp mutfağa geçmişti.

Bahçeye çıktığında da pencerelere bakınmıştı. Bir hareketlenme göremediğinde bahçenin köşesindeki ağaca doğru yürüdü. Şehzadeyle arkadaş olacağını sandığından ona kollarını açan ilk arkadaşına nankörlük edip hiç yanına gelmemişti. Özür diler gibi dallarını okşadı, tomurcuklarını sevdi. Güllere de yaklaştı, üç grup halindeydiler. İkisi kırmızı, biri beyazdı. İyice açmış olan beyaz güllerden birini kokladı. Çok güzel kokuyorsun. Şimşek gibi çakmıştı bu sözler kafasının içinde, gülün kokusunu duyduktan sonra. Bunu kafasının içinden atmak ister gibi hızlıca gözlerini yumup açtı. Elini başka bir güle uzattı. Gözlerin güzelmiş. Bu hatırladığıyla ise eli öylece havada kaldı bir süre. Gözlerinin güzelliğini başkaları da övmüş, bu saray için biraz da gözlerinin baktıkça daha çok bakmayı arzulatan bu güzelliği sayesinde seçilmişti. Ancak iltifatların etkileri kişiden kişiye değişiyordu demek ki. Artık bu iki cümle hayatı boyunca duyduğu en güzel şeyler olmuştu.

''Ah!'' dedi, acıyla irkildi. Düşüncelere dalmışken elini yaklaştırmaya devam etmiş, dalgınlığı yüzünden gülün sapını dikkat etmeden tutmuştu. Diken eline battığında ise uyanmıştı o dalıp gittiği düşüncelerden. Parmağının ucunu emip acıyı azaltmayı denedi. Tam o sırada üst kattan gelen bir ses duydu, pencere açılmıştı. Elinin acısını unutup hemen başını kaldırdı.

''Ne yapıyorsun?''

Mehsa yaşadığı şaşkınlığı hafif açık kalmış ağzıyla belli etti. ''Güllere bakıyordum.'' Dünden beri bu anı beklemişse de şimdi pencereye bakmaktan başka bir şey yapamıyordu. Demek ki kendini göstermiyor ama perde arkalarından onu gözetliyordu.

''Uzaktan bak!''

''Peki.'' derken gülümsedi. Pencereyi kapatmaya başladığını gördü. Ona gösterir gibi parmağını havaya kaldırdı. ''Küçücük bir çizik sadece... Mühim bir şey değil.'' Pencerenin bu sebeple açıldığını anlamıştı. Zaten gülümsemesi de bunun için sonlanmıyordu.

''Odana geç!'' dedi Şahin, olabildiğince ciddi görünerek, emir verir gibi. Pencereyi kapattı.

Mehsa nihayet içindeki sıkıntıyı giderecek bir tepki almıştı. Hepten küsmediğini gördüğü için rahatlamıştı. Oyalanmadan odasına girdi. Gece çağrılacağını umuyordu, bu kadarlık ceza kâfi gelmişti muhakkak. Bu sefer söylediklerine ve yaptıklarına çok dikkat edecekti. Ancak gece iyice ilerlediğinde o çağrının gelmeyeceğini anladı ve canı tekrar sıkılmaya başlarken üzerini değiştirdi. Solan yasemin çiçekleri yerine bu kez masanın kenarına bıraktığı eşarpta kalmıştı gözleri. Geceliğinin yakalarını toparlarken parmaklarını dalgın bir hareketle göğsünün üzerinde kaydırdı. Yatağa uzandığında yorganın uçlarını göğsüne çekip avuçlarının içinde sıktı, gözü tavandaydı. Yan tarafına dönüp uykuya geçebilmek için gözlerini yumdu.

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin