19. Şehzade

1.8K 97 86
                                    

Bu anı uzun süredir bekliyordu. Zerre korku hissetmiyor, aksine artık huzuru bulacağını düşündüğünden mutluydu. Bundan sonra kimseye acı vermeyecek, kendi de daha fazla acı çekmeyecekti. Ölümü en cesur haliyle karşılayacaktı. Gözlerini bir an olsun kapıdan ayırmadı. Kapı açıldığında başını iyice dikleştirdi.

Kapının önünde yüzleri kapalı, zebani kılıklı adamlar görmeyi bekliyordu. Ama aklının ucuna hiç gelmemiş, ondan ümidini keseli epeyce olmuş birisi belirmişti açılan kapının önünde. Buraya kadar hızlı adımlarla geldiğini ayak seslerinden anlamıştı. Ancak şimdi içeri girmekte tereddüt eder gibiydi. Geç de olsa gösterdi o cesareti, içeri girdi, Şahin'in karşısında durdu.

''Veda etmeye mi geldin?''

''Hayır.'' dedi Sultan, kendinden emin bir sesle. ''Daha evvel yapmam icap eden şeyi yapmaya geldim.''

Sultan kollarını iyice açarak sarıldı kardeşine. Onu şaşırttığını, kafasını karıştırdığını hissedebiliyordu. Kardeşi hiçbir tepki vermese de, hasret gidermek ister gibi uzun uzun sarıldı. Yüz yüze gelmeden önce kendine biraz zaman tanıdı.

Şahin donmuş, hissizleşmiş, konuşma yeteneğini kaybetmiş gibiydi. Tahmin ettiğinin, dahası umduğunun dışında bir şeyler oluyordu. Kendini diğerine hazırlamıştı, bu vaziyet için hazırlıklı değildi. Bu sebeple ne yapacağını bilemiyordu. Yıllarca abisinin gelmesini beklemişti, biraz geç kalmış olsa da gelmişti işte. Aslında biraz değil, çok geç kalmıştı. Belki de onu itip kendinden uzaklaştırmalıydı.

''Hadi, gidiyoruz.''

Sultan kendini geri çekip kardeşinin yüzüne bakarak konuşmuştu. Kapıya doğru hareketlendi, kardeşinin onu takip edeceğini sanıyordu. Tepkisizliğini sürdürdüğünü görünce tekrar ona baktı.

''Şahin! Gel! Seni buradan çıkaracağım.''

Olduğu yerde durmaya devam etti Şahin. Yaşananları algılamakta zorlanıyordu. Aslında içinden karşı çıkmak geliyor ama hiçbir şeye kuvvet bulamıyordu.

''Bitti Şahin! Kardeşim, seni almaya geldim. Artık bitiriyorum bu esareti. Anahtar sahiden benim elimdeymiş. Elimde olmayan cesaretmiş. O demir kapıyı senin için açtım, dışarı çıkmana kimse mani olamaz.''

''Ben... Öylece çıkıp gidebilir miyim? İstediğim yere?''

''Buradan çıkabilirsin, evet. Sarayda istediğin gibi dolaşabilirsin. Bundan böyle ailenle birlikte yaşayacaksın.''

''Nöbetçiler? Muhafızlar?''

''Hiçbiri sana dokunamaz bile! Bir el işaretin yeter.''

''Ya paşaların?''

Sultan bir an duraksadı. Buna hemen bir cevap veremedi. Ama çıkmıştı bu yola, verdiği hüküm buydu, kardeşini seçmişti. Oynayacaktı bu kumarı. Kardeşini herkesten koruyacaktı.

''Şehzade Şahin! Paşalarım sana saygıda en ufak bir kusur dahi ederlerse, dillerinden düşürmedikleri cellatları onlara gönderirim.''

''Neden? Neden şimdi? Bunca yıl niçin bekledin?''

''Bu hususta ne söylesen, haklısın. Ve ben kendimi savunmak için söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum. Evvela buradan çıkalım, konuşacak çok vaktimiz olacak.''

''Korkmuyor musun?''

''Korkuyorum.''

''O halde neden yapıyorsun bunu?''

''Kardeşimi kaybetmekten daha çok korkuyorum.''

''Yapma!'' dedi Şahin, bütün samimiyetiyle. Olduğu yerden bir adım dahi kıpırdamamıştı. ''Sana bunun için kızmayacağım, gücenmeyeceğim. Paşalarının istediği şeyi yap. Mesut'un korkarak büyümesini, Hüma'nın gözlerinde nefret görmek istemiyorum.''

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin