20. Hatun

1.9K 99 63
                                    

Kulaklarında en sevdiği ses, mırıltılı bir ninni vardı. Hamamın kapıları geriye doğru açık, önünde perdeler uçuşuyordu. Duyduğu ses o perdelerin arasından süzülüp geliyor, tüm odayı dolduruyordu. Perdeleri araladı, içeri doğru yürüdü, mermerler serindi. Oradaydı, sırtı dönük, bir kolu mermer duvarın üzerine uzanmış, bedeni suyun içindeydi. Kendini mermerden çekip arkasına döndü, gülümsedi. Elini gel der gibi salladı. Vakit kaybetmeden ona doğru yürüdü. Yaklaştı ama birden kaybolmuştu, suyun içi boştu.

Şahin ani kalkışıyla dönen başına elini uzattı. Gördüğü rüyanın etkisiyle derin derin nefesler alıp veriyordu. Geri yatmak istedi ama yatağın dibinde oturan birini fark etti.

''Sen ne yapıyorsun orada?''

Mesut başta biraz çekindi ama sonra dizlerinin üzerinde ilerleyip Şahin'in yamacına kadar geldi. ''Hasta mı oldunuz?''

Saraya döndüğünde avluda sağına soluna bakmadan yürümüş, haremin içinde ilerlerken etrafına dikkat etmemişti. Gördükleri gözünün önünde dönüp durmuştu. Yanına gitmeliydi. Onunla konuşmalıydı. Ama diğerleri geçmişlerini bilmiyordu. Gerçi öğrenirlerdi, bundan sonra bunun saklı kalmasına çok da gerek yoktu. Böyle bir yüzleşme er ya da geç yaşanacaktı. Kaçmamalıydı. Ama gidememişti işte, Mehsa'nın tepkisinden korkmuştu.

Gülümsediğini görmüştü. Öyle eskisi gibi değil, anlıktı. Çünkü o gülümsemelerin her çeşidini görmüş ve manalarını öğrenmişti. Yine de Mehsa'nın bir başkasına gülümsüyor oluşu içini acıtmıştı.

Odasına varıp kaftanını çıkardıktan sonra üşüdüğünü hissetmişti. Örtünün altına girdiğinde titriyordu. Bu halini, döndüğünü duyup odasına gelen halası fark etmişti. Hemen hekim çağrılmıştı. Alışkın olmadığı hava onu çarpmıştı. İlaçlar hazırlandı, Latife Kalfa çorba getirdi. Sonrasında uyumuştu. Gördüğü rüya yüzünden korkuyla uyanınca da karşısında yeğenini bulmuştu.

''Evet, biraz hasta olmuşum.''

''Nasıl oldunuz peki şimdi?''

''Daha iyiyim.'' deyip çocuğa gülümsedi. ''Sen nasıl geldin buraya? Validenin haberi var mı?''

''Ben istediğim yere giderim. Kimse bana karışmaz.''

''Sen öyle diyorsan Şehzade Mesut, öyledir. Yine de nerede olduğunu bilmezse, seni merak edebilir.''

''Ben de sizi merak ettim. Onlar yokluğumu fark etmeden geri dönerim.'' Elini göğsünden içeri sokup bir mendil çıkardı. Mendilin uçlarını açıp avucunu ileri uzattı. ''Size bir şey getirdim.'' Mendilin içinde kuru üzüm vardı.

''Bunu sevdiğimi nereden biliyorsun?''

''Sahi mi?'' dedi çocuk, gözlerini aça aça. ''Ben de çok severim. Hep üzerimde taşırım.''

Şahin gülümseyerek o küçük avuçtaki mendili aldı. Bu kez kendi avucunu tam ikisinin ortasına uzatıp açtı. ''Öyleyse beraber yiyelim.'' Birer tane üzüm aldılar.

''Neden hasta oldunuz?''

''Kendime dikkat etmemişim. Çok yürüyüp terlemişim.''

''Ama şimdi iyileştiniz?''

''Evet.'' Bir süre yeğenine baktı. ''İnan, şimdi çok daha iyiyim.''

''Peki, az önce rüya mı gördünüz?''

''Evet.''

''Kötü müydü?''

''Kötüydü.'' derken kafasını da salladı Şahin. ''Sevdiğim birine çok yakındım. Yanına doğru gitti. Ama birden ortadan kayboluverdi.''

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin