EDGY. hyunchan ✿ [tr çeviri]

01

hyunjin verandadaki merdivenlere oturdu, müzik dinlerken yağmur damlalarının sessizce yere serpildiğini gördü. bir damla burnuna düşene kadar yağmurun yağmaya başladığını fark etmemişti bile. yukarı baktı ve gülümsedi.

uzun süredir dışarıdaydı, saatin kaç olduğunun farkında değildi. hemen kontrol etti. 2.34. içeri girecekti ama yorgun değildi ve dışarısı çok sakinleştiriciydi. yağmurda ıslanabilmek için alt basamaklara kaydı.

telefonunu yanına koydu, müzik dinliyordu. insanları gerçekten yoran, yumuşak türden.

hyunjin bir dakikalığına düşündü, üşümeye başladı. üstüne ceket almanın iyi bir fikir olduğunu düşünerek içeriye koştu. ceketine uzanırken kahve makinesi dikkatini çekti. kahve istiyordu.

bir kupa aldı ve kendine kahve yapmaya başladı. tezgaha yaslanıp birazcık gözlerini ovaladı. sonunda yorulmaya başlamıştı. yine de yatağa gitmek istemiyordu. henüz değil. belki yağmur dindikten sonra.

birkaç dakika sonra elinde bir kupa sıcak kahveyle verandaya geri döndü. geri oturup müziğini başlatırken gülümsedi.

dışarısı çok sakin ve huzur vericiydi. en azından bir süreliğine öyleydi. birkaç dakika sonra kaldırımın kenarında yürüyen biri hyunjin'in dikkatini çekti. birisi neden gece 3te, yağmurda, kaldırım kenarında yürüyordu.

"neden bu saatte dışarıdasın?" hyunjin seslendi, ve bunu söyleyene kadar düşünmemişti. bir saniyeliğine kalbi durdu. ya bu insan lanet bir katilse hyunjin?
ne düşünüyordun?

her nasılsa, genç ilerlemeyi kesip hyunjin'e döndü. "aynı şeyi sana sormalı"

yabancının aksanı hyunjin'in kalbinin ritmini bozdu. çok güzel bir aksandı.

"ilk ben sordum"

yabancı iç çekti ve biraz daha yaklaştı, hyunjin'in ne kadar güzel olduğuna baktı. saçları, gülüşü, gözleri, hatta dişleri bile kusursuzdu.

"uyuyamıyorum"

hyunjin kaşını kaldırdı.

"peki bay yabancı bunun sebebi ne?"

"oh uyuyamıyorum çünkü sık sık toplumun ne kadar berbat olduğunu ve bu beklentiler içinde yaşamanın ne kadar zor olduğunu düşünüyorum."

hyunjin kıkırdadı, yabancının yanıtını biraz komik buldu.

"sinirli bir çocuksun değil mi?"