Bölüm şarkısı Sezen aksu - dua
Multi - ŞimalŞimal'in anlatımı;
Beni sevdiğin için teşekkür ederim. Ellerimi tutan ellerine teşekkür ederim. Hayatımda bu kadar güzel durduğun için, beni bu kadar uzun ve güzel sevdiğin için teşekkür ederim. Sana sahip olmanın güzelliğini göğsümde madalyon gibi taşıyacağım Anıl.
Arkasına bir kez bile dönüp bana bakma tenezzülünde bulunmayan Anıl'a gözlerim doldu bir şekilde baktım. Anıl önde, ben onun arkasında merdivenlere çıkarken, çıt bile çıkarmıyordu. Oysa arkasında ki benden kıyametler kopuyordu. Duymuyor muydu hıçkırık seslerimi? Hissetmiyor muydu titreyen bedenimi? Düşünmüyor muydu kırılan kalbimi?
Kapıyı açıp hızla kapattı. Burnuma çarpan kapı ile elimi burnuma koydum. İlk defa canımı yakmıştı. "Hep sen mi yakacaksın Şimal?" İçimdeki sese kulak astım. Sahi, ne çok yakmıştım canını. Yanındayken, uzağındayken her an yakmıştım onun o güzel canını.
Elimi burnumdan çekip, kanamasını umursamadım. Kanlı elimle zile bastım. Hiç çekmedim. Belki de yarım saat zile bastım. Ama açan olmadı. Gözlerimden bulanık görürken, kolum ile burnumu sildim. Kan ile sümük.... İğrenç bir ikiliydi.!
"Anıl ne olur aç kapıyı." Dediğimde alnımı kapıya yasladım.
Montumun cebinde titreyen telefonumu çıkarıp, arayana baktım. Ertuğruldu.!
"Hangi yüzle beni arıyorsun aptal? Her şeyi berbat ettin." Diyerek kendi kendime söylenirken, Anıl'ın açmayacağını anlamıştım. Sarsık adımlarla, ilerlerken asansörü es geçip merdivenlere yöneldim. Akan burnumu hırsla çekip, montumun koluna sildim. Demir kapıyı ittirmemle, karşımda üveyi gördüm. Kafasına geçirdiği siyah beresiyle karşımda duruyordu. Zamanında siyah olan sakalları, şimdi kırlaşmıştı. Dudaklarım korkuyla titrerken,
"Beni özledin mi güzel kokulum?" Demesi ile sarı dişlerini gösterecek şekilde gülümsedi.
Gözlerimden yaşlar akarken, geri adım attım. Kapının kolunu bırakıp, arkamı döndüm. Saçımdan tutması ile sırtımı bedeniyle buluşturdu. Ağzımdan hıçkırık kaçarken,
"Anıl. Ne olur gel." Diye bağırdım. Bağırmamı istemeyen üvey, eliyle ağzıma bir şeyin tıkaması ile beni belimden tutup sürüklemeye başladı. Gözlerimden sicim gibi akan yaşlar yüzünden önümü göremiyordum. Bir umutla, Anıl'ın dairesinin camına baktım. Perdeler kapalıydı. Dişlerimi sıkıp, kollarımı kendime çekmeye çalıştım.
Saçıma yanağını yaslayan üvey,
"Boşuna çırpınma, bunca ayın özlemini gidereceğiz, güzel kızım." Diyerek kulağımı öptü.
Bedenimi hızla sürükleyen üveye karşılık ayaklarımla arabalara tekme atmaya çalışıyordum. Hızlı bir şekilde tekerleğe tekme atmamla alarm çalmaya başladı. Bir umutla etrafıma bakındığımda, üvey kırmızı şahine binip, beni de yanına çekti. Kollarını sıkıca bedenime sarıp, elleriyle kollarımı tutmaya başladı.
"Haydi Arif, bas gaza." Dediğinde yutkunamadım. Arabayı hızlı bir şekilde çalıştırıp, sürmeye başladı.
Üvey yanağını yanağıma değdirip, "Daha da güzelleşmişsin. Tam ağzıma layık olmuşsun kız. Sen işi biliyorsun." Diyerek ıslak bir öpücük bıraktı yanağıma. Gözlerimi kapatırken, kaderime razı geldim.
Anıl yoksa, ben zaten bir hiçtim.
Kaç saattir arabaydık? Kaç saattir üvey ellerini bacaklarımda gezdiriyordu? Bilmiyordum. Yanmayı bekleyen bir daldım şu an. Eğer Anıl beni dinleseydi, yine de üvey beni kaçırır mıydı? Evet, kaçırırdı. Kafayı benimle bozmuştu. Ne olursa olsun, bir gün karşıma çıkacaktı. Ve o gün, bugündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Çocuk
ChickLitYavaş adımlarla salona girdim. Sehpaya oturup, yüzünü görebildiğim kadarıyla Anıl'a bakmaya başladım. Sakalları yoktu, pürüzsüzdü suratı. Bir kızı kıskandıracak kadar güzeldi. Kafamı iki yana sallayıp, açık cama baktım. Kaşlarımı çatıp, ayağa kalktı...