Bölümün başlığı; Özel bölüm - evlendik lan
Anıl Mertoğlu;
"İnsan sadece ölümle kaybetmez sevdiklerini."
Bu sözü ergenliğimde, Tumblr da görmüştüm. O zamanlar yüreğime aşk diye bir şey değmemişti, yanmamıştı canım. Bilmezdim ki bu lafın ağırlığını. Bilemezdim. Bilmemeliydim!
Duştan çıkıp, üzerimdeki bornozumla yatağıma oturdum. Hiçbir şey değişmemişti evde. Her yer aynıydı. Değişen tek şey, oydu. O yoktu evimde, onun kokusu yoktu. Onun bedeni, sesi, gülüşü yoktu. Bir senedir yalnızdım bu evde. Ayaz ve Simay geliyordu tabi ama o, gelmemişti. Buse bile, özür dilemek için gelmişti. Ama o, gelmemişti.
Hayatımızı berbat eden herifi görüyor musunuz diye sorarsanız eğer, hayır onu da görmemiştim! Kim bilir hangi delikteydi. İçimdeki öfke hâlâ aynı tazeliğini koruyordu. O karşımda olsa, evet yine hiçbir şey yapamazdım. Vicdanım buna izin vermezdi. Yapamazdım.
Kendime küçük bir oyuncakçı dükkanı açmıştım. Oraya gelen minnacık çocuklara oyuncak satıyor, eğleniyordum. Daha doğrusu onları eğlendiriyordum. Arada bir bizim çocuklarla toplanıp, içiyorduk. Her rakı sofrasında, bir yerlere dalıp gitsem de fena sayılmazdı hani.
Üzerimi giyinip, saçlarımı düzelttim. Boynuma ve bileklerime parfüm sıkarken, gözüm Egemene aldırttığım pahalı parfüme kaydı. Gülümserken, parfümü elime aldım. Hâlâ kutusundan çıkarmamıştım. Neden çıkartayım ki, pahalı bir parfümdü ve bedavaya gelmişti. Sizce kullanarak bitirir miyim? Bir daha kime aldırırdım ki? Sanırım Ayaza ya da Samete. Kafamı iki yana sallayıp, odamdan çıktım. Salona girip, televizyonu açtım. Saçma bir magazin kanalı çıkınca, küfür edip değiştirdim. Alt tarafı televizyon açık kalacak, kapıyı çekip dükkanına gideceksin Anıl! Kendine gel abicim.
Kanal 7 de dururken, çıkan diziye baktım.
"Oha lan o ne? Kezban yenge mi? Sen yaşıyor musun Kezban yenge?" Diyerek saçma bir şekilde televizyonla konuşurken, daha fazla saçmalamayarak evden çıktım.
Dükkanın kepenkini kaldırıp, kilidi açtım. İçeri girip, hemen masama oturdum. Ne? Müşterileri ayakta bekleyecek değilim herhalde?
Akşam olunca, kepenkleri kapatıp dükkanımın ismine baktım. "OYUNŞAKCILIK" bence trol bir dükkan ismi. Haydi kabul edin!
Apartmana girip, asansöre bindim. Birkaç dakika sonra dairenin katında dururken, açılan kapıdan hızla çıktım. Kapımı açıp, ayağımla kapattım. Üzerimi bile değiştirmeden, kumandayı elime alıp Youtube'a girdim. Arama motoruna "Cennet mahallesi pembe kürkle denize giriyor" yazıp, arattım. O bölümü açıp, durdurdum. Üzerimi değiştirip, atıştırmalık yiyecek bulmam gerekiyordu. Üzerimi giyinip, tam mutfağa giriyordum ki, kapı çaldı. Hay anasının nikahı! Kim gelmişti tam keyif yapacağım esnada.
Kapıyı açınca karşımda Simayı gördüm.
İçinizden "Simay benim karım ulan." Dediğinizi duyar gibiyim. Simayın elindeki çikolatalı kurabiyeleri görünce, Hoşgeldin faslı benim için silindi. Elinden tabağı alıp, salona girdim. Kapıda bir dakika şaşkınlıkla kalan Simay, sonunda salona girince, başlattığım Cennet mahallesine şaşkınlıka baktı. Üç dört bölüm Cennet mahallesi izleyip, güldük. Simay artık kalkayım diyerek ayaklandı. Bende ayağa kalkıp kapıya kadar eşlik ettim. Tam kapıyı kapatacağım sırada bana seslendi."Anıl." Diyerek, buğulu gözlerle baktı.
"Efendim Simay." Diyerek gözlerine baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Çocuk
ChickLitYavaş adımlarla salona girdim. Sehpaya oturup, yüzünü görebildiğim kadarıyla Anıl'a bakmaya başladım. Sakalları yoktu, pürüzsüzdü suratı. Bir kızı kıskandıracak kadar güzeldi. Kafamı iki yana sallayıp, açık cama baktım. Kaşlarımı çatıp, ayağa kalktı...