Media da Anıl var.
4246 kelimelik bir bölüm yazdım. Beğenmeyi unutmayalım lütfen. İyi okumalar..."Sandığın gibi değil..Ne yaşaması kolay ne de mevzuyu bitirip kapatmak.."
Ayaz'ın ağzından;
Hayattan güçlü değildik, kabullenmek zorundaydık çünkü hangi dala tutunsak, elimizde kalıyordu. Karşımda dolu gözlerle hastane odasına bakan Şimal, korkuyordu. Yine o şerefsiz ayağa kalkınca, hayatı onlara zehir edeceğinden deli gibi korkuyordu. Cebimde titreyen telefonumu çıkarıp kimin aradığına baktım. Anıl arıyordu. Anıl'ın Şimal'den hoşlandığını biliyordum. Şimal ona şans verse, mutlu olabilirdiler.
"Alo" dediğimde hemen konuşmaya başladı.
"Şimal nasıl?" diye sorduğunda içindeki merak duygusu sesine yansımıştı.
"Normal. O şerefsizin uyanmasını bekliyoruz."
"Adresi söyle ben de geleyim." dediğinde nefesimi dışarı bıraktım. Tam cevap verecekken, Şimal hızla ayağa kalkıp, üvey babasının kaldığı odanın kapısını açıp içeri girdi.
"Anıl bir dakika arayacağım seni." diyerek telefonu kapattım.
Odaya doğru yaklaşırken, kapının açık olduğu kısımdan izlemeye başladım. Şimal ayakta durmuş, dolu gözlerle o herife bakıyordu.
Yumruk yaptığı elini, yatakta yatan üvey babasının koluna geçirdi.
"Haydi kalkıp bük sene bileğimi. Tutup çeksene saçımı." diyerek akan göz yaşlarını sildi.
"Çocukluğumu aldığın gibi gençliğimi de aldın elimden." diyerek bedenini cama döndürdü. Kapıdan uzaklaşıp, koltuklardan birine oturdum. Anıla hastanenin adresini mesaj atıp, beklemeye başladım. Yarım saat sonra gri eşofmanı ile Anıl bana doğru gelirken, ayağa kalktım.
"Selamın aleyküm kardeşim."
"Ve aleyküm selam." diyerek elimi sıktı.
"Şimal nerede?" dediğinde odayı işaret ettim. Gülümseyerek odaya baktı. Omzunu sıkıp, koridora doğru ilerlemeye başladım.
Anıl'ın Ağzından;
Kapının aralığından ona bakıyordum. Ayakta zor duruyordu. Yorgundu... Hayat onu yormuştu. Hayat bizim gibi insanları yormuştu ama sanki en çok o yorulmuştu...
"On yaşında babam öldü. On üç yaşımda, annem seni çıkardı karşıma. Nasıl kandırdın annemi? İyi insan rolü yapmakta üstünüze yok.. Neden ölmedin? Beni duyduğunu biliyorum. Bak nasıl da kalp atışların hızlandı... Senden nefret ediyorum, senin yüzünden hiçbir erkeğe güvenemiyorum. Beni de tıpkı senin annemi üzdüğün gibi üzer diye, güvenemiyorum. Yanında kimse kalmayacak... Hakkımızı sana hiçbir zaman helal etmeyeceğiz." diyerek odadan çıkmak için bedenini çevirdi. Hızla koltuklardan birine oturdum. Hiçbir şey söylemeden yanıma oturup, karşıdaki duvarı izlemeye başladı. Bakışlarımı ondan çekmedim. Çok güzeldi, bir insan bu kadar güzel olmamalıydı. Diğer insanlara haksızlık değil miydi?
"Nasılsın?" Diye sordum. İyi olmadığını bile bile.
"Bilmiyorum Anıl." Diyerek gülümsedi. Bakışlarım gülüşünde takılı kaldı. Öksürerek boş koridora baktım.
"Gidelim mi artık?" Diye sorduğumda hemen ayağa kalktı.
"Bir an hiç sormayacaksın zannettim." Gülerek yürümeye başladım. Yanımdaki Şimal ile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Çocuk
Literatura FemininaYavaş adımlarla salona girdim. Sehpaya oturup, yüzünü görebildiğim kadarıyla Anıl'a bakmaya başladım. Sakalları yoktu, pürüzsüzdü suratı. Bir kızı kıskandıracak kadar güzeldi. Kafamı iki yana sallayıp, açık cama baktım. Kaşlarımı çatıp, ayağa kalktı...