NEVER LET YOU GO
Ruhumun derinliklerinde beni cesaretlendiren ve her şeyden, herkesten vazgeçerek buralardan gitmemi söyleyen küçük sesler vardı, fakat yıllardır onları o kadar bastırıyordum ki sesleri kısılmıştı. Hüznün her yerimi sarmaladığı ve nefesimi kestiği günler dışında onları pek fazla duyamıyor, aklıma girmelerine izin vermek istemiyordum. Çünkü biliyordum ki, ben söylediklerini asla başaramazdım ve söylediklerini denemek bile ölümüm olurdu.Tüm hayatım yüksek tavanlı, pahalı eşyalarla döşenmiş koca evim ve sahibi olduğum ve sadece dilediğim zamanlarda gittiğim butik pastahane arasında gidip gelmekle geçiyordu. 25 yaşındaydım ve hayattan hiçbir beklentimin kalmadığı, hedef veya hayalimin olmadığı korkunç bir dönemdeydim. Bunun en büyük nedeni, elbette istemeyerek yaptığım 2 yıllık evliliğimdi.
Bana bu konuda fikrim hiçbir zaman sorulmamıştı, ne düşündüğüm umursanmamıştı. Kim Taehyung, babamın patronu olan babasının biricik kızının, yani ablasının düğününde beni görmüş, beğenmiş ve söylediğine göre aşık da olmuştu.
Babamın ısrarı üzerine ailecek katıldığımız düğünde Taehyung benimle dans etmek istediğinde, babamın patronunun oğlu olduğundan dolayı tereddüt etsem de dans etmek zorunda kalmıştım. O zamanlar 25 yaşında olan Taehyung, her kız gibi görünüşüyle benim de ilgimi çekmiş olsa da duygusal olarak benim için hiçbir şey ifade etmiyordu.
O tüm asaletinin ve ağırlığının arkasında saplantılı bir kişiliğe sahip korkunç bir insandı. Bunu onu gördükten yalnızca bir hafta sonra, sürekli etrafımda dolaşması, nereden bulduğunu bilmediğim numarama sürekli mesajlar atması ve sonunda babasının babamı benimle evlenmek konusunda ikna etmesiyle anlamıştım.
Yalnızca birkaç ay içinde gerçekleşen evlilik tüm hayatımı zehir ederken bunun gerçekleşmemesi adına ailem hiçbir şey yapmamıştı üstelik. Kraliyet düğünlerinkini andıran devasa bir düğünle evlenmiş ve sosyete dergilerinin kapaklarında yer alarak binlerce insanı mutlu bir evlilik yaptığımız konusunda kandırmıştık.
Taehyung, onu asla sevmediğimi ve sevmeyeceğimi bile bile bu hayatı bana cehennem etmeye yeminliymişcesine göz göre göre benimle evlenmişti.
"Lalisa!"
Tok sesi koridorda yankılanıp kulağıma ulaştığında elimde olmadan irkilerek yataktan kalktım, ne zaman olursa olsun sesini aniden duyunca irkiliyordum.
"Odalarındalar efendim."
Ayakkabı sesi odaya doğru yaklaşırken yataktan kalktım ve ensemi kaşıdım, birkaç saniye içinde odanın kapısı aralanmıştı. Üzerinde kravatı gevşetilmiş siyah takımı ve gözlerini kapatan koyu kahverengi saçlarıyla Taehyung karşımdaydı. Gözleri direkt olarak beni bulduğunda gülümsedi ve yanıma geldi. Yüzümü avuçlarının arasına alıp dudaklarıma küçük bir öpücük bırakırken hızla geri çekildiğimde yüzü öfkeyle dolmuş olsa da bozuntuya vermedi, beni sinirden delirten bir şekilde gülümsedi ve kravatını çekip attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
never let you go
FanfictionÜstün bir zekaya sahip olmanın getirdiği korkutucu algısıyla adeta bir Tanrı gibi her şeyi bilen veyahut tahmin edebilen Kim Taehyung, kendisinin delirmesine neden olabilecek kadar büyük bir aşka sahiptir. Eşi Lalisa Manoban ise kendisinden kurtulm...