ten; confession

4.4K 350 305
                                    



NEVER LET YOU GO


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


it's definitely you- jin&taehyung


Önümdeki Jennie'nin boşanma davası için ayarladığı avukatın kartvizitinin kenarıyla oynarken derin bir iç çektim. Avukatla telefonda son bir görüşme yapmıştık ve hafta sonu da yüz yüze görüşme ayarlamıştık. Kamera kaydını görüşmede avukata verecek, hamile olduğumu Taehyung'a söylememe kararımı ona açıklayacaktım, bunun davayı etkilemesinden korkuyordum.

"Ne düşünüyorsun Lalisa?"

Rosé'un sesini duymamla başımı kaldırdım ve merakla bana bakan yüzüne baktım, dudağımı büzdüm ve omzumu silktim. Bu sırada yanımıza gelen garson, siparişlerimizi önümüze bırakmıştı. Kısa bir teşekkür edip papatya çayıyla dolu fincanımı ellerimin arasına aldım ve konuşmaya başladım.

"Jennie'nin ağzından kaçırdıklarının ve hamile olmamın bu işi berbat edip etmeyeceğini."

Rosé kahvesinden küçük bir yudum aldıktan sonra fincanı benim yaptığım gibi ellerinin arasına aldı ve çevirmeye başladı.

"Yaptığı gerçekten kötü bir şeydi fakat o an çok öfkeli ve korkmuştu Lalisa.. Senle ilgili her şey onu endişelendiriyor ve aslında belli etmese de çok hassas. Umarım anlattıkları herhangi bir soruna yol açmaz."

Başımı sallayarak onu onayladığımda çayın üzerinde gezinen küçük yaprakları izlemeye başladım. Haklıydı, bu yüzden Jennie'yi suçlayamıyordum. Zaten dün akşamdan beri berbat bir haldeydi, her an ağlayacak gibi defalarca kez özür dilemişti ama o kadar korkuyordum ki, ona bunun sorun olmayacağını, her şeye rağmen boşanabileceğimi söylememiştim. Açıkçası bir şeylerin olmasından korkuyordum ve Taehyung'un gitmeden önce söyledikleri aklımdan çıkmıyordu.

Boşanmayı unut Lisa, öyle bir şey olmayacak.

Sesi zihnimde yankılanıp öfkeli suratı gözlerimin önüne düştüğünde hafifçe titredim ve derin bir nefes verdim. Çayın üzerindeki yaprakları izlemeye dalan gözlerimi oradan ayırmamı sağlayan şey, Rosé'un çalan telefonuydu. Çantasından hızla telefonunu çıkarıp ekrana baktığında, "Jennie." dedi. 

"Alo?"

Jennie'nin ne söylediğini bilmiyordum, fakat Rosé duyduklarından hoşlanmış gibi değildi, yüzü şekilde şekle girerken "Ne?" diye bağırdı. Etraftaki birkaç masanın bakışları bize dönerken ellerimi masaya koydum ve Rosé'a doğru yaklaştım.

"Ne oluyor?"

Rosé, kulağında telefonu tutarken gözlerime baktı ve "Hemen geliyoruz." dedikten sonra telefonu kapattı. Çantasından cüzdanını çıkarıp parayı hızla masaya bırakırken endişeli bir şekilde konuşmaya başladım.

never let you goHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin