twenty six; throw up

2.8K 284 175
                                    

NEVER LET YOU GO

NEVER LET YOU GO

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


İlerliyordum. Adımlarım ileri doğru götürüyorken bedenimi, aklım birkaç santim gerimde kalmış Park Jimin'deydi ve kalbimden pompalanan kana karışan adrenalin damarlarımda yol alırken her milimini yakmakta yeminli gibiydi. Aynı anda birçok duygu kendilerini doruklarda hissettirirken kendimi en az Taehyung'un yanında olduğum zamanlar kadar gergin hissediyordum. Sanki şu an bir yerlerde beni izliyordu ve gözlerimiz kesiştiği takdirde zihnimden geçen her şeyi görecek, tüm duygularımı öğrenecek gibiydi. Bu düşüncenin hissettiğim korku ve heyecanla beslenerek büyümesine engel olmak adına derin bir soluk alırken dudaklarımı seri bir şekilde yaladım. Bayan Park'ın ardından kliniğin arka kısmındaki acil çıkış bölümünden kliniğe girmek üzere yürürken saniyeler öncesinde kurduğum cümlenin anlamını beynim daha yeni kavrıyordu.

Pranpriya hakkında konuşmak yıllardır aklımın ucundan dahi geçirmeye cesaret edemediğim ama gömmeye çalıştıkça doldurulamaz oyuklar açtığımı yeni yeni fark edebildiğim bir şeydi. Artık onu kusmam gerektiğinin farkındaydım, dolayısıyla Pranpriya benim için bu zor durumdayken kullandığım bahanenin yanı sıra aslında bir gereklilikti.  Bu anın bir gün geleceğini tahmin etmek zor değildi, kendisini ansızın hissettiren ve o zamanlarda da tarifsiz acı veren bu şey artık beni zehirlemeye başlamıştı ve kusmak, anlattıkça dinleyenin yüzüne bulaştırmak benim bundan kurtulmam için tek yoldu.

Yavaş adımlarla kliniğin içerisine girerken Bayan Park kapıyı açmak üzere hareketlendiği sırada başımı hafifçe çevirerek göz ucuyla ardımda bıraktığım Park Jimin'e baktım, az önceki sahte yüz ifadesi silinmiş, kafası karışmış bir halde bana bakıyordu. Gözlerimizin kesişmesi yalnızca saniyeler sürerken Bayan Park'ın arkasından kliniğe doğru adımladım ve kapanması için bıraktığı kapının Park Jimin ile arama bir duvar gibi girmesine izin verdim. Burnumdan yavaş fakat uzun bir nefes alırken kafama hafif bir sızı girdi. Gerçekten de Jimin'in söylediği gibi koridorda  ağır bir kahve kokusu hakimdi ve bu beni rahatsız etmişti, istemsizce yüzümü buruştururken Bayan Park'ın kenarları kırışmış olan gözleri gözlüklerinin arkasından beni buldu.

never let you goHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin