eight; second step

4.4K 343 319
                                    



NEVER LET YOU GO


spring day- BTS

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

spring day- BTS


Bedenimi zorlukla arabamın ön koltuğuna atar atmaz çantamı ve trencimi hemen yanımdaki koltuğa fırlattım. Direksiyonu tutan ellerim titriyorlardı, ağlamaktan nefesim kesilmişti. Derin derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışsam da, bunu becerebildiğim pek söylenemezdi.

Taehyung'u öldürecektim.

Bana oynadığı büyük oyun bardağı taşıran son damla olmuş, ona karşı beslediğim ufacık iyimserliğimi de alıp götürmüştü. Resmen beni aptal yerine koymuş ve aylarca, benim fikrimi umursamadan çocuk sahibi olmak için uğraşmıştı. Ellerimi yavaşça karnımın üzerinde gezdirirken, burnumu sertçe çektim ve titrek bir nefes verdim.

Başarmıştı, amacına ulaşmıştı. 

Onun bebeğini karnımda taşıdığımı düşünmemle ağlamam tekrardan şiddetlenirken başımı direksiyona yasladım. Taehyung benliğimi öylesine çürütmüş, zihnimin her yerine küflerini salmıştı ki, çocuklara her zaman aşık bir kadın olarak evlendiğim günden beri bir kez bile çocuk sahibi olmayı düşünmemiş, hayal edememiştim. Bu kadar korkunç bir adamdan çocuk sahibi olmaktansa, hiç olmaması daha iyiyi bana göre. Bunları düşünürken ağladığım sırada, zihnimde dakikalar öncesinde doktor kadının bana kurduğu cümle yankılandı.

Onu aldıracak mısın?

Onu aldıracak mıydım?

Kabul etmem gerekirse, birkaç dakika bu soruyu cevaplamak için kendimle cebelleştim, normalde düşünmeye dahi gerek duymadan cevaplayacağım soru karşısında Taehyung'a duyduğum nefret bir zehir gibi tüm vücuduma hızla yayılırken, bana başka seçenekler de sunuyordu. Fakat hayır, karnımdaki bebek onun olduğu kadar benim de bebeğimdi, canımdan bir parçaydı ve ben, ondan tamamen kurtulduğumda bebeğime tek başıma bakacaktım.

Boşanır boşanmaz Kanada'ya gideceğim için, Taehyung'un bir çocuğunun olduğunu bilmesine gerek yoktu.

Aceleyle dakikalar önce yanımdaki koltuğa fırlattığım çantamı aldım ve telefonumu çıkardım. Nefesimi düzene soktuğumda sakinleştiğimi hissediyordum, Jennie'nin ismine tıkladım ve telefonu kulağıma götürürken derin bir nefes verdim. Saniyeler sonra telefon açıldığında, bunu ona nasıl söyleyeceğimi bilemediğimi fark ettim.

"Alo? Lalisa?"

Günler sonra duyduğum ses kulaklarıma dolarken, direksiyonun kenarlarıyla oynamaya başladım.

"Jennie, ikinci adıma geçme zamanı geldi. Bu işin hemen bitmesini istiyorum."

Telefonun diğer ucundan kapı kapatma sesi geldikten birkaç saniye sonra Jennie endişeyle konuştu.

never let you goHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin