NEVER LET YOU GO
bite- troye sivan
Her insanın geçmişinde kalan ve zihninin en küflü duvarlarının olduğu her daim kül kokan yerde kendisiyle beraber tekrar tekrar yakarak unutmaya ve hayatından silmeye çalıştığı korkunç anıları vardır. Bu anılar başlarda kabuslarda, geceleri ansızın gözlerinizin önüne gelerek yaşama tutunmaya çalışırken yıllar içinde onun size çektirdiği acılara, pişmanlıklara ve hüzne alışarak onun üstün gelmeye başladığınızda sessizce bir kuytu köşeye çekilirler ve ölümünüzü beklerler. İçten içe sizi öldürmeye yeminli bu anılar bir gün aniden karşınıza çıktıklarında, onu nefes kesici bir sanrı sansanız da, muhtemelen o düşündüğünüzden çok daha can yakıcı bir gerçektir.
Dirilmek üzere olan bir anı, dünyanın en korkunç şeyidir.
Pranpriya, benim ve Jennie'nin kendimizi en yüksek uçurumlardan tekrar tekrar atarak unutmaya çalıştığımız kirli bir anımızdı. Yaşadığım en korkunç anıların başrolünü oynayan Taehyung'un bu ismi nereden bildiğiyle ilgili günlerdir ürettiğim teoriler ise kanımı donduracak kadar korkunçtu.
Senaryolar kurmuş, 4 gecedir baştan sona defalarca bu senaryoları zihnimde oynamış, birebir yaşayarak kendime acı çektirmiş fakat mantıklı bir yol bulamamıştım. Uyuyamıyordum, kafamın içinde hiç dinmeyen bir kaos vardı ve kendimi belki de ilk kez bu kadar kötü hissediyordum.
Bitmiştim, tükenmiş ve yolun sonundaydım.
Taehyung'un bir şeyleri öğrenmiş olma ihtimali ruhum çekiliyormuş hissi verirken günlerdir yakalamaya çalıştığım her mimiğin altının boş çıkması beni korkutuyordu. Çok yakın ve güzel davranıyordu, yersiz öfke nöbetleri, kısıtlamalar, eşeliyici sorular yoktu. Elbette bunun nedeni yalnızca ilk seansını gerçekleştirdiğimiz terapi de olabilirdi, ama her şey bana o kadar şüpheli geliyordu ki restorandaki isim konusundaki konuşmasının ardından, her hareketinin altında bir şeyler aramaktan kendimi alıkoyamıyordum. O kadar sarsılmıştım ki henüz Jennie'yi bu konuda haberdar edememiştim bile.
"Sevgilim?"
Çırptığım kek karışımının bulunduğu kabın tutacağı, aniden duyduğum sesle irkildiğimde elimde kayarak küçük bir kazaya sebep olacakken hızlıca onu yakaladım tezgaha bırakarak elimi kalbimin üzerine koydum. Derin nefesler alıp verirken deli gibi atan kalbimden ne kadar korktuğum belli oluyordu.
"Üzgünüm, korkutmak istememiştim."
Taehyung belimden tutarak bedenimi kendisine çevirirken kahküllerimi hafifçe düzelttikten sonra bakışlarını dudaklarıma indirdi ve uzun bir öpücük bıraktı. Bir anlığında geri çekildikten sonra tekrar dudaklarıma uzandığında her zaman yaptığı gibi aralamam ve dilinin ağzımda dolaşmasına izin vermem için alt dudağımı dişleyerek hınzırca çekiştirdiğinde ellerimi göğsüne koyarak hafifçe ittim. Kaşları anında çatılırken gözlerini tamamen kapatan saçlarının tutamları arasından görebildiğim gözlerine gözlerimi diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
never let you go
FanfictionÜstün bir zekaya sahip olmanın getirdiği korkutucu algısıyla adeta bir Tanrı gibi her şeyi bilen veyahut tahmin edebilen Kim Taehyung, kendisinin delirmesine neden olabilecek kadar büyük bir aşka sahiptir. Eşi Lalisa Manoban ise kendisinden kurtulm...