Teoman-Çoban Yıldızı
Başlamadan önce yıldızımızı bırakalım. Bu hikayede Nira'nın buna epey ihtiyacı olacak.🧡
✨
1. BÖLÜM: HAYATIN ÜVEY EVLADI
Şimdi şuracıkta ölsem, kurtuluşum olur muydu ölüm? Arkamda bir enkaz bırakır mıydım sahi?
"Onu bu okula göndermek zorunda mıyız Ferhan?"
Merdivenin son basamağında durdu adımlarım. Yine bana sorulmadan planlar yapılıyordu. Bunu yadırgamadım, alışmıştım çünkü. Annem ve babam benim geleceğim için planlar yaparlardı, bana da bir kukla gibi onların isteğine göre hareket etmek kalırdı. Beni yanlarına aldıklarından beri böyleydi. Resmen kağıt üzerinde planlanmış bir hayat, bana da o hayatı iyi bir oyuncu olarak yaşamak kalıyordu yalnızca.
"Neden öyle diyorsun ki babacığım? Bahsettiğiniz okul neresi bilmiyorum ama eminim ki iyi bir okuldur." dedim salona girerken. Gerçekten yüzümdeki gülümseme gerçek miydi, yoksa onları mı kandırıyordum? Sadece onları mı kandırıyorsun, diye sordu küçük Nira.
Hayır, herkesi kandırıyordum. Kendimi bile.
Sahte gülümsemelerle kendimi bile kandırabiliyordum artık. Annem, babam ve çevremdeki insanları kandırabilmek zor gelmiyordu fakat sorun şuydu ki bazen gülümseyemiyordum sahte de olsa. Ruhumun yası yüzüme vuruyordu. Çekingen, kırılgan, naif tarafım her zaman kendini gösteriyordu insanlara.
Tekli koltuğa kurulduktan sonra sessizce ayakta dikilen babama baktım. Turkuaz gözlerim, bana asla benzemeyen adama bakarken ürkekti. Her baba böyle miydi? Kızını, basit bir şekilde sözünü dinlemediği için cezalandırıyor muydu yani tüm babalar? Belki de öyle değildi, yalnızca benim babam beni cezalandırıyordu. Zaten bunu anlamıyordum. Hayatım boyunca her zaman bir şeylerle cezalandırılmıştım.
"Baban seni şehrin en kötü, en belalı okullarından birine yazdırmayı düşünüyor, Nira." Bu, sessizliğimi bozmaya yetmemişti çünkü biliyordum. Babam beni şaşırtmıştı aslında. Normalde böyle değildi, her zaman sözünü dinlerdim ve asla sözünden çıkmazdım. Bu sefer onu sinirlendiren şey ilkti, ilk defa yaşanıyordu Polis olduğu, şu anki okulumu oldukça beğendiği halde neden kötü bir liseye yazdırıyordu beni bilmiyordum.
Sorun değil anneciğim, diye geçirdim içimden. Üçümüz yan yana bir aile ortamı oluşturalım yeter ki, o okula da giderim ben. Kendimi bildim bileli boşanmış, asla anlaşamayan iki ayrı eşti onlar gözümde. Benim için bir araya geliyorlardı ve onda da asla anlaşamıyorlardı.
"Hayır, ben o lisede ki öğrencileri geçtim kendi kızıma bile güvenemiyorum ki! Kendi kızım o öğrencilere uyup bambaşka birine de dönüşebilir!"
Ne?
Bir kerecik yaptığım hata yüzünden beni ne kadar kırdığının farkında değilsin babacığım...
Yaptığım hata da... Aslında hata bile denilemezdi. Babamı yaklaşık iki haftadır görmemiştim ve bana yemek sözü vardı. Yanıma gelemeyeceğini söylediğinde iş yerine gidebileceğimi ve orada onu bekleyebileceğimi söylemiştim, o da bunu kabul etmemişti. Ben kendimi tutamamış ve yanına gitmiştim. Bu kadardı. Hata diye günlerdir bağırdığı şey sadece bundan ibaretti. Babamı görmek istemiştim ve buna hata denilmişti.
Hayatı ve kendimi sorgulamayı uzun zaman önce bırakmıştım ama ailemi sorgulamayı bırakmıyordum. Neden böyle davranıyorlardı? Hayat beni neyle sınıyordu? Neden mutlu olamıyordum? Bu soruları her gece yatağımın altındaki canavarlarla birlikte düşünüyordum.
"Bak işte! Sen de diyorsun kızım o öğrencilere uyar, diye. Göndermeyelim o zaman Ferhan." Ruhsuz bakışlarım anneme döndüğünde içimden attığım çığlıkları tutamamaktan korkuyordum. Bana fikrimi sorabilirlerdi. O okulu istiyor muydum, bunu bana sorabilirlerdi.
"Boşuna uğraşma artık, Yasemin. Okula kaydını yaptırdıktan sonra neyin ısrarı bu, seni de anlamıyorum ki!"
"Ne yapayım peki Ferman? Kaydını yaptırdın diye susup bir köşede oturayım mı? Onu mu istiyorsun? Ben kızımı düşünüyorum! Ona o kadar eğitim vermişken bunca yıl sonra onu böyle bir okula göndermemiz ne kadar mantıklı gerçekten?!"
"Nira sadece senin kızın değil, benim de kızım! Evet, gideceği okul berbat bir okul ama artık elimden bir şey gelmiyor, onu bu şekilde cezalandırıyorum işte."
Cezalandırmak.
Cezalar.
Nefret ediyordum bundan.
Babamın da annemin de sesinin gittikçe yükseliyor olması içimi titretiyordu, yüksek sesler beni rahatsız ediyordu.
Ayağa kalkarak hala birbirine bağıran anne ve babama baktım. Gözlerini çevirip bana bakma gereği bile duymuyorlardı. Odanın içinde değilmişim, bir hiçmişim gibi davranıyorlardı. Sinirliyken ikisinin de dönüştüğü insandan korkuyordum. Onun dışında normalinde ikisi de böyle değildi. Bana genelde iyi davranıyorken bazen de berbat davranıyorlardı. "Bence benim de görüşlerim önemli öyle de一"
"Nira sus!"
"Nira sus!"
Sus. Sus Nira.
Değil. Senin görüşlerinin hiçbiri önemli değil. Senin ne hissettiğin, tercihlerin, ne istediğin ikisinin de umrunda değil, ne zaman anlayacaksın?
Yine susturulmuştuk ama yine de sorun değildi. Hem, diye geçirdim içimden, biz susturulmaya alışığız, öyle değil mi küçüklüğüm?
Küçük Nira, yine sustu.
Sinir ve kırgınlıkla yumruklarımı sıkarak kapıya yöneldim. Kapıdan çıkacakken arkamı dönerek kırgınlığımı gizlemeden onlara baktım belki fark ederler diye fakat yanılmıştım, yanlarından ayrıldığımı bile fark etmeden tartışmaya devam ediyorlardı.
Çektiğim onca acıya her zaman yenisi ekleniyordu.
Hiçbir zaman azalmıyordu acı, hep daha yenileri ekleniyordu.
Arkamda bıraktığım sesleri umursamadan odama girip yavaşça yatağıma uzandım. Buna ağlamayacaktım. Buna kesinlikle ağlamayacaktım. Zaten bazı şeylere ağlamayı bırakalı uzun zaman olmuştu.
Artık yorulmuştum ve bu normal bir yorgunluk değildi. Ben bir kere nefes almaktan yorulmuştum... Ben, en çokta hayatın üvey evladı olmaktan yorulmuştum.
Hayatın üvey evladı.
Ben buydum aslında, bundan ibaret bir et parçasıydım.
-
BÖLÜM SONUİlk bölümleri de kısa yazmak huy oldu bende ŞĞDKLKŞFWGHDHŞ
Oy ve yorumlarınız için teşekkürler.
İnstagram hesabı: malusnoctis
Bir sürü kalp.❤️^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERMEST
Genç KurguSenden bana iyi geldiğini sandığım ne varsa yalan çıktı her defasında. Biliyor musun, kaçtığın gerçeğin esiri olursun. Sen bunu hiç fark etmedin ve en sonunda kaybettin. 00:01 "Dinle, üç kelime; benden önce vazgeçme." 16/01/2020