Bölüm 15

891 99 66
                                    

Çok uzun bir süre boyunca Darien'a baktım.

Ne kadar uzun olduğundan emin değildim. Belki de yanılıyordum, birkaç saniyeden daha fazla bile sürmemiş olabilirdi. Ama sokak kafesinin dışarıya kurulmuş masalarını bürüyen enerjide, sırtı caddeye dönük oturmuş, buradan baktığımda yalnızca gevşek bir şekilde at kuyruğu yaptığı kahverengi saçlarını ve üzerine aldığı bordo şalı görebildiğim kadınla yaptığı heyecanlı konuşmasını izlerken birtakım şeyler gözümün önünden oldukça yavaş geçti.

Calum tam yanımda duruyordu. Ben Darien'ı gördüğüm anda adımlarımı yavaşlatmış, bakışlarımı ona çevirmişken Calum ilk başlarda neden durduğumu anlamamıştı. Anlamadığını biliyordum çünkü kısa bir süreliğine göz göze geldiğimizde kahverengi gözlerinde bir boşluk yakaladım. Bana bakarken bir yandan da neden yürümeyi bıraktığımı anlamlandırmaya çabaladığını görebiliyordum.

Fakat ona tek bir kelime bile etmeden göz temasımızı bozup, bakışlarımı yeniden Darien'ın tanımadığım bir kadınla el ele tutuştuğu masaya yönlendirdiğimde beni taklit etti. Gözleri yüzümden uzaklaşıp, mavilerimin izlediği rotayı takip ettiğinde ve neye baktığımı en sonunda görebildiğinde, ağzını bıçak açmadı.

Yalnızca benimle birlikte orada durdu ve karşısına serilen manzarayı büyük bir sükûnet içerisinde izlemeye başladı.

Temelde aynı eylemi gerçekleştiriyor olmamıza rağmen hissettiğimiz veya düşündüğümüz şeylerin aynı olmadığına yemin edebilirdim. Calum'un yüzüne bakmıyordum ama yeniden göz göze geldiğimiz ilk anda Darien'ı bir kadınla, oldukça romantik bir şekilde el ele tutuşurken görmüş olmamızı özetleyecek tek bir kahrolası cümle kuracağını biliyordum.

Sana söylemiştim.

Ve ben bu cümleyi duymak istediğimden emin değildim. Şu anda veya sonrasında da duymak istemiyordum. Hiçbir şekilde bu cümleyi işitmek istemiyordum. Bu benim bile bile yapmak için üzerine gittiğim hatanın yüzüme ikinci kez okkalı bir tokat gibi inmesinden başka hiçbir şeye yaramayacaktı. Zaten kendimi yeterince kötü hissediyordum.

Darien hâlâ benim kaldırımda durmuş, gözlerimi belirli bir mesafeden sikik suratına diktiğimin farkında bile değildi. Yalnızca arkasını görebildiğim kadının elini tutuyor, yüzlerinin arasına kaldırıp elinin üzerini öpüyordu. Tabii bunu yaparken ona bir şeyler söylemeyi de ihmal etmiyordu. Defalarca kez kadının eline minik öpücükler bırakmasını, kirpiklerini usulca kaldırıp onu daha önce bana bakmadığı kadar sevgi dolu bir bakışın ardından süzmesini izledim. Bu nasıl mümkündü bilmiyordum ama, sanki kadın da ona Darien'ın ona baktığı gibi baktığını görebiliyordum. İkisinin de oturduğu, uzun, ince saplı, içi belli bir seviyeye kadar doldurulmuş şarap bardaklarının sokak kafesinin ışıkları altında parladığı, keyifli ve sevgi dolu bir masada birbirlerine olan hislerinin yükselişini; bu sayede bir bütün halinde insanlardan soyutlanışlarını seyrettim. Dakikalarca.

Canım acımadı. Yani... düşündüğünüz biçimde değil. Calum'un düşündüğünden emin olduğum şekilde hiç değil. Beni aldattığını -ne kadar süredir bu gizli ilişkinin sürdüğünü bilmiyordum ama- açıkladığım zaman annemin vereceği tepkiyi gerektirecek gibi değil.

Bunu anlatsam hiç kimseye mantıklı gelmeyecekti. Biliyordum. Çünkü kendimce bir gerekçem olmasına rağmen çelişkili bir biçimde bana da makûl gelmiyordu.

Bu nedenle en iyisinin şimdilik sessiz kalmak olduğuna karar verdim.

Ben Calum'la birlikte kaldırımın ortasında dakikalardır durduğumuz o noktada durmayı sürdürürken, hayat ve insanlar genel akışında ilerlemeye devam ediyordu. Erkek arkadaşımın beni aldattığını kendi gözlerimle öğrenmem söz konusu akışta bir şeyleri değiştirmemişti. Arkamızdaki caddede trafik bütün canlılığıyla akıyor, bulunduğumuz kaldırımdan gelip geçen insanlar yanımızdan geçiyor, karşısında durduğumuz kafedeki insanlar yakınlarıyla vakit geçirmeye devam ediyorlardı. Çevremde duyduğum her ses, göğsümdeki karmaşanın baskın olduğu bu anda benim için uğursuz bir uğultudan ibaretti sadece.

All The Bright Places || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin