Bölüm 11

759 80 49
                                    

Trafikte dakikalarca sıkışıp kaldığımız tıkalı bölgeden sonra, yurdumun C bloğunun ana giriş kapısına kadar süren yolculuğumuz boyunca yağmur usul usul yağmaya devam etti. İlerlemeye henüz başladığımız bir anda trafik yeniden tıkanmıştı ve Calum sinirlenip elini cebine atarak sigara paketinden bir dal çıkartmıştı. Bunu yaparken uzun bir solukla ofladığını belirtmem gerekiyordu.

Pek de haksız sayılmazdı. Arabayı kullanmaya başlayalı bir dakika bile olmadan trafiğin yeniden duraksaması, onunla konuşmayı sürdürmek istememe rağmen benim bile sinirlerimi bozuyordu. Şiddetli bir yağış bile yokken şehrin neden bu kısmı böyle bir karmaşaya yenik düşmüştü anlam veremiyordum. Yapabildiğim tek ve en iyi şey, arabaya ilk bindiğimden bu yana yaptığım gibi koltuğuma sinmek ve sessizce etrafı seyretmekti. Bu sırada kafamın içinde Calum'la yeni bir sohbet açabilmek için konu bulmaya çalışıyordum. Onun tuhaf karşılamayacağı, benim ortaya attıktan sonra sersemlik yaptığımı düşünüp de pişman olmayacağım türde bir konu seçmekten bahsediyordum.

Fakat tanışıp arkadaş olduğumuzdan bu yana yaptığımız en uzun konuşma, az öncekiydi ve oldukça doğal geliştiği için her ikimizin de kendimizi gergin hissetmediğimiz barizdi. Şimdi Calum konuşmak için pek hevesli görünmüyordu ve ben de ne diyeceğimi bilemiyordum.

Sigarasını içerken arabanın içini ağır, karanfil kokulu dumanın doldurmasını engellemek adına kendi tarafındaki camı açmıştı. Calum'un pencereyi aralamasıyla birlikte içeriye soğuk ve oldukça yoğun bir şekilde birbirleriyle harmanlanmış yağmur ve toprak kokusu hücum etti. Calum'un uzun soluklar alarak içtiği sigarasının silik gri dumanıyla birlikte içeride süzülüyor, ciğerlerimize nüfuz ediyordu. Çevremiz uzun uzadıya çalınan sabırsız kornalar ve şoförlerin bu sanki bir şeyi değiştirebilecekmiş gibi birbirleriyle yaptıkları bağırış çağırış sesleriyle donatılmıştı.

Ama biz kendi aramızda o kadar sessizdik ki, Calum'un düzenli aralıklarla ciğerlerine doldurduğu nefesleri duyabiliyordum. Bu bir ara beni çok fazla endişelendirdi. Benim onun nefeslerini rahatlıkla işitebildiğim gibi o da kafamın içindeki sesleri duyacaktı sanki.

Sonra sigarasını bitirmiş, söndürmeden kemikli parmaklarının arasına sıkıştırdığı dalı pencere açıklığından dışarı atmıştı. Camı hemen kapattı ve ona aslında ihtiyacımın olmadığını söylememe rağmen arabanın ısıtıcılarını çalıştırmıştı. Yaklaşan konuşma başlangıcının sessizliğine geçiş yaptığımızı düşünerek gözlerimi ona çevirmiştim ama, trafik ilerlemeye kaldığı yerden devam etme kararını aldığından başlangıç son bulmuştu. Kalan yolu aynı durgunlukla tamamlamıştık.

Dakikalar öncesinde yaşanan ısı farklılığı, arabanın camlarında kalın bir buhar katmanı yaratmıştı. Dışarıdaki hiçbir şeyi net bir biçimde göremiyordum. Hepsi buğulu ve şekil sınırlarını kaybetmişti, birbirlerinden ayrılmalarını sağlayan tek şey renklerinin birbirlerinden farklı oluşuydu. Mesela Doreen ile birlikte kaldığım yurt binasının dış cephesinin kirli beyazlığıyla, binaların arkasına sık aralıklarla dikilmiş çam ağaçlarının yeşilliği ve park halindeki başka arabaların birbirinden farklı renkleri gibi.

Avuç içimi cama yaslayıp, içten dışa doğru genişleyen daireler çizerek yüzeyini kaplayan buğunun bir kısmını sildim. Bunu yapmayı çok küçük yaştan beri seviyordum. Bazen Ölüm Yadigârları'nın sembolünü çizerdim, bazen bulut, bazen güneş ve bazen de canım ne çizmek isterse. Ama resimde pek yeteneğim yoktu. Hatta aslına bakarsanız hiç yoktu. Annesi ressam olan birinin bunu söylemesi çevrem tarafından kulağa inanması güç geliyordu ancak doğruydu, Matty çok küçükken benim şimdi çizebileceğimden çok daha güzel çöp adamlar çizebiliyordu.

Elimi kucağıma çekmeden önce emniyet kemerimi çözdüm. Calum arabanın motorunu kapatmamıştı. Arkasına yaslanmış, ellerini direksiyondan çekmiş öylece oturuyordu. Gözlerinin üzerimde dolaştığını hissedebiliyordum ve bu içimde tekinsiz bir duygunun uyanmasına neden oluyordu. Veya... sağlıyordu mu demeliydim? Onu tekinsiz olarak niteliyordum ama hâlâ iyi mi ya da kötü mü olduğunu bilmiyordum.

All The Bright Places || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin