Bölüm 16

974 100 113
                                    

Ertesi gün, sene başında ders kaydımı yaparken seçmeli olarak aldığım Çağdaş Sanat dersine gittim. Doreen hiçbir şey olmamış gibi davranmak zorunda olmadığımı, eğer odamda kalıp saatlerce ağlamak istersem bana acımasızca haklı sayılabilecek öğütlerde bulunup seve seve peçete kutusunu uzatabilmek için gönüllü olduğunu söylemişti. Muhtemelen derse gitmemeye karar verip, tüm gün odada oturacağımı söyleseydim Doreen gerçekten de sözünün arkasında durup tüm gün yanımda kalacaktı.

Sırf bu yüzden bazı zamanlarda Doreen'in söylediklerinde ciddi mi, yoksa benimle yalnızca dalga geçmek istediği için mi böyle şeyler yaptığını anlamıyordum. Gerçekten. Çevresinde aynı ikileme düşen tek kişinin ben olmadığıma da yemin edebilirdim, ve Doreen'in bunu bilmediğine de.

Bilse bile bunu umursamayacağına da. Çoğu insan sanırım en çok da bu yüzden Doreen'i kötü biri olarak görüyordu fakat ben her şeye rağmen onun kendine özgü bir iyiliği olduğunu düşünmekte ısrarcıydım. Dün gece yüzümden düşen bin parça bir halde yurda döndüğümde, Doreen ısrarcılığımda bana ne kadar haklı olduğumu bir kez daha kanıtlamıştı.

Odaya girdiğimde Doreen'i Kayıp Sembol'ü okurken buldum. Dan Brown kitaplarına hastalık boyutunda bir bağlılığı ve tutkunluğu vardı. Sanırım benim Ben, Earl ve Ölen Kız'ı okuma sayımın iki katından fazlası kadar Kayıp Sembol'ü okumuş olabilirdi ve benim aksime, Doreen bu kitapları belli dönemlerinde okumuyordu. Hayatının her anında okuyabileceğini söyler dururdu.

Her neyse. Konumuzun bu olmadığını biliyorum.

Odaya girdiğimde Doreen kendi kutsal kitabına gömülmüş, hiçbir şey dikkatinin dağılmasına neden olamazmış gibi bir odakla gözlerini sayfaların üzerinde gezdiriyordu. Anahtar takımımın çıkarttığı şıngırtılı sesin ardından oda kapımızın kapanmasıyla, beni şaşırtacak bir hızla kafasını kaldırdı. Hiçbir şeyin odağını bozmasına izin vermeyecekmiş gibiyken odaya girmemle göz göze geldiğimiz anın bir olması beni şaşırtsa da, yüzüme yansımadığından emindim. Zira kendimi hissetmekle meşgul ettiğim çok daha başka duygular vardı ve sıra şaşkınlığa gelmiyordu.

Doreen yüzüme bakar bakmaz kötü bir şey olduğunu anlamıştı. Berbat görünüyor olmalıydım. Ağlamamak için dudaklarımı ısırmaktan onları her an yara yapabilirdim. Tırnaklarımın kenarlarındaki ufak etlere çektirdiğim kötücül işkenceden söz etmiyordum bile. Boğazım düğüm düğümdü ve aslına bakarsanız bir yandan şu anda işlenmekte olan derse odaklanmaya çalışırken diğer yandan dün geceyi parça parça kesitler halinde hatırlamak, boğazımda hâlâ aynı etkiyi yaratıyordu.

Üzerimdeki çantadan ve monttan kurtulup kendi yatağımın ucuna oturduğumda, Doreen de karşı taraftan kalkıp birkaç ufak adımda yanıma geldi. Bir kedi usulluğunda yanıma kıvrılıp oturduğunda, yüzümdeki buza kesmiş ifadenin nedeninin Calum olduğunu düşündüğünü biliyordum. Başka ne düşünebilirdi ki? Ona olan duygularımı biliyordu. Ben bilmezken bile Doreen farkındaydı ve o günün neredeyse tamamını Calum'la birlikte geçirmiştim. Ona böyle düşünmekten başka bir seçenek bırakmıyordum.

Ama gerçeği açıkladığımda, yani Darien'ın beni aldattığını gördüğümü söylediğinde yüzündeki endişeyle harmanlanan şefkatli ifade dağıldı. Yerini kızgınlıkla ve acımasız bir haklılıkla gerilen başka bir yüz ifadesi aldı.

Calum'un aksine, Doreen'e hislerimi açıklamam gerekmemişti. Darien beni aldattı diye bu halde olmadığımı çok iyi biliyordu. Kendimi bu duruma düşürecek olan hatanın sonuna kadar gözlerimi kapayıp, düşmeden yürümeyi başaracak kadar aptal olduğum için kendime kızdığımın farkındaydı.

All The Bright Places || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin