o büsbütün güzeldi. hiç yaşanmamış şeyler gibi güzeldi. hayatın eşiğinde, düşüncenin eşiğinde son bir defa gördüğümüz şeyler gibi güzeldi.*
bölüm şarkısı; you know i'm no good
Sarhoştu. Muhtemelen ne dediğini bilemeyecek kadar.
Başını omzuma dayamıştı, öylece duruyorduk. Sorusunu yanıtsız bırakmıştım. Jungkook'un değil kalbini hızlı attırmak, bir tireşime bile neden olamayacak kadar farklıydım ondan. Onu ciddiye almamak daha basit geliyordu belki de. Bilmiyordum.
Usulca kulağına doğru eğildim. İyi olup olmadığından emin değildim ve şuan ki ruh hali kesinlikle beni korkutuyordu. ''Jungkook? İyi misin? Şimdiye geçmiş olması lazım. Yaklaşık 15 dakikadır bu haldeyiz ve.. Belim tutuldu.''
Kıkırdayarak kaldırdı başını, duvara yaslandı bir kez daha. ''Hala cevap vermedin ama.''
Kaşlarını kaldırmış, bir cevap bekliyordu. Gerçekten mi? Ne dememi istiyordu? Kesinlikle bilerek yapıyordu. ''Küfür etmek istemiyorum Jungkook, ciddi olmadığını biliyorum çünkü.''
Hızla ayağa kalktım. Pantolonumu silkeleyip, üstümü başımı düzelttim. Elimi ona uzattıp, ayağa kaldırdım.Kendini biraz daha bana yaklaştırdı. ''Bunun cevabını vermek zorundaydın. Gerçekten merak ediyordum.'' dedi.
Histerik bir kahkaha koptu o an dudaklarımdan. Koluna uzanıp kendime doğru çektim hızlıca. ''Bir cevap mı istiyorsun?'' Yüzüne oldukça yakındım ve elimde olmadan gözlerim dudaklarında geziniyordu. ''Daha uygun bir zamanda tartışalım bunu olur mu, bakalım o zamanda bayılacak gibi hissedecek misin... Sebebin ne olduğunu anlamak adına, çok daha uygun bir yer bulacağımdan emin olabilirsin.''
Yavaşça bıraktım kolunu kendimden uzaklaştırarak. Bu sefer gülen oydu. Üstelik oldukça sesli gülüyordu. ''Vay canına, gerçekten aklımı karıştırıyorsun Jimin. Sen.. Sen Taehyung'un anlattığı kadar tehlikelisin.''
''Peki sen Taehyung'un anlattığının aksine, benim gördüğüm gibi misin?''
Onu yıllarca dinlediğim karakterinden, ilk gördüğüm halinden, dilinin sürekli söylemekten çekinmediği sözcüklerinden çok daha fazlasıydı Jungkook. Onun dış görünüşüne kanan her insan, bir duvara toslamış hissiyle baş başa kalırdı ilk anında. Sonrasında ise ''ne kadar erkeksi'' ve türevleri ile devam eden cümlelerle betimlerdi. Oysa Jungkook en çok dile getirdiği şeylerin eksikliğini taşıyordu. En çok olmak istediğiydi söyledikleri..
Bir duvar gibi durmayı şartlamıştı kendine, belli ki iki damla kan görünceye kadardı bu sert yanı. Aşırı seksi, ultra cool görünmek istiyordu; bunlar da benim omzumda çocuk gibi sızlandığı yere kadardı...
Ve en önemlisi, bütünüyle erkeğim diyordu -onun deyimiyle hetero olmak demekti bu- benimle burada baş başa kalıncaya kadardı... Elime düştün Jeon Jungkook... Seni gözümde fazla büyütmüşüm. Ulaşılmaz, bana imkansız gelen bir hayal gibiydin ilk gördüğüm andan bu ana değin. Seninle çok eğleneceğiz...
''Ne gördüğüne bağlı.'' dedi.
''Çok şey görüyorum. İnsan sarrafı değilim ama sen sandığımdan çok daha basitsin. Bul beni bir ara, olur mu?''
Tam kapıya uzanacağım sırada, dışardan biri kapıyı zorlamaya başladı. Jungkook'un paniklediğini görebiliyordum. Ona göre burada ikimizin olması oldukça müstehcen bi durumdu. Benim ise çok da umrumda olduğu söylenemezdi. Hızlıca kilidi çevirip kapıyı açtım. Karşımda Taehyung'u görünce şaşırmıştım, çünkü yabancı birinin bizi bu halde(!) görüp çığlık atmasını bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss me harder • jikook
Fanfiction"gökteki yağmur sicim gibi akıyordu çıplak bedenlerimize. ay ışığının gölgesi vurmuşken tenine, fütursuzca dans ediyorduk gecede. sonra sevdim, biraz da seviştim seninle.."