bölüm şarkısı; i love youüç yıl sonra / new york
İki parmağım arasında duran sigarayı, dudaklarıma götürüp son kez çektim ciğerlerime. Sırtımı pencere pervazına dayamış bakışlarımı akşam için hazırlanan serginin içinde gezdiriyordum.
Duvarıdaki her eser hem benimdi, hem başkasının. Uzaktan bakınca yabancıydım, biraz da tanıdık. Üç yıldır değişmeyen tek silüet, her seferinde başka renk ama hep aynı izdi harelerime konan. Bazı şeyler değişmiyordu. Razı gelip, ayak uyduran ben oluyordum.
Gidişinin ardından üç bahar geçmişti. Gönlüm güzde kalmıştı, ebediyen böyle olacaktı. Acım, yerini alışkanlığa bıraktığında döküntü ruhumun parçalarını topladım önüme; kalp ağrımdı yerden doğrulmama vesile olan.
Koca üç yıl unutturamamıştı onla geçen aylarımı. İlk aşkımı, ilk gönül telaşımı. Ardında bir enkaz bırakmıştı. Aylarca sürünerek de olsa ona ulaşmaya çalışan ben, zamanla alışmaya başlamıştı.
Yalan yok, onu düşünmediğim tek bir gecem bile olmadı. Dolunayın yansıması vurduğunda pencereme, artık harabe olan evinin duvarında bıraktığımız ütopya çalındı aklıma zaman zaman. Gerçekleşmesini umut ettiğim o hayale ağladım defalarca. Yokluğuna, olamayışına, gidişine, yarım kalanlara.. Kadeh kaldırılacak o kadar yangın vardı ki kalbimde.. Her daim sıcaktı yeri, soğutamadım.
Kötü haber ise; ben artık alışmıştım onsuzluğa. Yokluğu, bu hayatta tutunduğum en sağlam dayanağım olmuştu. Acı, hayata tutunma isteğimi körüklemişti. Parmaklarımın tuttuğu her fırça onun silüetini çizmekten başka bir şey yapamasa da, onsuzluk beni hayallerime itmişti.
Adını dahi anamadığım en güzel kalp ağrım, kalbimde yeri dolmayacak koca bir iz bırakıp kuş olup uçmuştu sıcak diyarlara. Ardında gün ışığının doğmaya çekindiği bir güz bırakmıştı bana. Şimdi pencereme yağmur damlaları vuruyor, konduğu sıcak diyarlara hep özlem duyuluyor.
Bir daha geri dönmemek üzere, yüzünü unutturmaya ant içmiş gibi sırra kadem basmıştı. Yanılmıştı. Ne kokusu silinirdi sızlayan burun ucumdan ne de, her gece beyaz sayfalara karaladığım silüeti silinirdi hafızamdan. Sesi bile çınlıyordu kulaklarımda. Unutmak ne mümkündü... O bana, zamanın mühim olmadığı bir aşk bahşetmişti. Sevgim de, kırgınlığım gibi baki kalacaktı.
''Hey! Yine sinmişsin köşene, somurtmaya devam ediyorsun bakıyorum da.. Bilmem farkında mısın altı aydır bu günü bekliyoruz Jimin.''
Clara'nın kadifemsi sesi ile, gözlerimi diktiğim yerden ayırdım. Yanıma yaklaşan bedenine sahte bir tebessümle bakıp, parmağımın arasında tuttuğum sigarayı çöp kutusuna fırlattım.
''Düşünüyordum sadece. Her zaman ki gibi.''
Dudaklarımı birbirine bastırıp gülümsedim. Pencere kenarındaki çıkıntıda otururken, yanıma oturarak parmaklarını koluma sardı.
''Bazen acı, tarifi mümkün olmayan bir başarıyı seriyor ayaklarının dibine. Sen, tek bir insanı resmetmekten öteye gidemezken, hayallerin geldi sana bak."
Küçük parmakları arasında duran derimi hafifçe sıkarak, gözlerimin içine doğru baktı.
"Bugün bu acı sayesinde buradasın. Kendi sergindesin. Tamamen sana ait, tıpkı yıllar önce hayal ettiğin gibi.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss me harder • jikook
Fanfiction"gökteki yağmur sicim gibi akıyordu çıplak bedenlerimize. ay ışığının gölgesi vurmuşken tenine, fütursuzca dans ediyorduk gecede. sonra sevdim, biraz da seviştim seninle.."