8| saçların uçuşurdu rüzgardan, yanından seni seyrederdim.

3.4K 382 159
                                    


bölüm şarkısı; crazy in love

Onu ardımda bırakıp, ağır adımlarla uzaklaştım. Gülüsemem konmuştu yüzüme, mani olamıyordum...

İçinde bulunduğu duruma bir yanım gerçekten üzülmüştü. Bu yaşa kadar bir kimlik arayışında olması, bunu zaman zaman kendine bile itiraf edememesi ve hayatına bazen yanlış insanlarla devam etmek zorunda oluşu onun adına üzülmeme yeterince sebep olan şeylerdi.

Bir yandan, ona nasıl yardım edeceğimi düşünmeden edemiyordum. Sonuç olarak histi, yaşayış şekliydi bu. Yapmak isterdiniz ve yapardınız. İnsanlar bir kere mani olabilirdi hayatınıza, belki iki... Nihayetinde pes eden onlar olur, adımları büyüten ise siz...

Jungkook belli ki adımlarının da gerisindeydi. Ona önce emeklemeyi öğretmemi istiyordu. Sonra yine benim yardımımla koşmak istiyordu. Ama biliyordum ki nihayetinde ellerini bırakmamı isteyecekti...

Bir yanı büyümeyi unutmuştu. Onunla beraber yol almamı, bunu ona hatırlatmamı istiyordu... Ayrıca artık hoşlanacağı insanlardan biri olma potansiyelini taşıyordum. Bilmem farkında mısınız?

Onu gördüğüm andan itibaren, ondan uzak durmamın tek sebebi hetero olduğunu zannetmemdi. Ama şimdi.. Hayır Jimin, hayır... Onu kendine aşık etmeye çalışmayacaksın. Onun kendisini bulmasına yardım edeceksin. Hepsi bu. Aksine onu kendimden uzak tutmam gerek değil mi? Onca tecrübesizliğinin içinde ona beden olacak son adamdım. Benim olayım bu işte iyi olanlarla idi, çaylak olanlarla değil...

Evin önüne vardığımda, telefonuma gelen yüze yakın bildirime göz attım. Jungkook'un fikrini değiştirip değiştirmeyeceğini merak ettiğimden bakmıyordum, beni yanlış anlamanızı istemem... Sonuçta beni reddetmek onu bağlayan bir problemdi değil mi? Benlik bir şey yoktu ortada.

Jongin'den gelen mesajları okuduğum sırada sanki bunu hissetmiş gibi aradı. Uzunca çaldı, açıp açmamak arasında bir yerlerdeydim. Ona hala sinirliydim ve öfkemin ne kadarını ondan saklayabilirdim bilmiyordum. İkinci kez arayışına kayıtsız kalamadan telefonunu açtım. Kalçamı evimin önündeki trabzanlara dayayıp, konuşmasını bekledim.

''Jimin, nihayet! Bak benimle konuşman gerekiyor tamam mı? Böyle olmaz, böyle bir yere varamay-''

''Bir yere varmaya çalışmıyorum Jongin. Karşılaştığımız ilk an ağır tepki vermekten korkuyorum. Bunun nesini anlamıyorsun?'' Sinirle ensemi kaşıdım. Bedenimi merdivenlerden ayırıp, apartmanın önünde ileri geri yürümeye başladım.

''Bu verdiğin hafif bir tepki mi sanıyorsun? Yokmuşum gibi, olmamışım gibi yaparak zaten en ağır tepkiyi veriyorsun bana. Konuşmamız gerek, sen gelmezsen ben geleceğim evine Taehyung'a rağmen. Beni dinlemen gerek, beni artık affetmen gerek.''

Artık? Ne yaşamıştı ki veya ne kadar uzun sürmüştü ki böyle havalı cümleler kurabiliyordu?
Onu bile isteye süründürüyorum zannediyordu. Oysa onu düşünmüyordum bile... Aldatan olmanın dayanılmaz ağırlığı altında yok olup gitsin istiyordum. Ona laf anlatamayacağımı, bu yaptığının çok adice olduğunu zaten büsbütün biliyordum. Daha neydi? Buna rağmen onu nasıl dinleyebilirdim, onu nasıl anlayabilirdim?

Yakamdan düşmeyeceğini bildiğimden, geleceğimi söyledim. Bu konunun artık inceldiği yerden kopması gerekiyordu belki de. Bu kadar sessizlik fazlaydı, kabul ediyorum..

Kapısına gittiğimde, hiçbir şey olmamış gibi boynuma doladı kollarını. Boynuma sokulup, ufak ufak öpmeye başladı. Bir süre gözlerimi kapatmış, bitmesini bekledim. O ise zevke geldiğimi düşünerek daha da ıslak öpmeye başladı.

Hiçbir şey olmamış gibi davranmamın altı kırgınlıkla doluydu, o ise bunu yaparken tam bir arsız gibi gözüküyordu. Konuşması gereken oydu, susması gereken ise ben. O hep rolleri karıştırandı, hiç yerini bilmeden yaşıyordu.

kiss me harder • jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin