herkes az buçuk sarhoş, herkes bir şeyler söylüyor. ama yalnız ikimizin sözcükleri sarmaşdolaş.*
bölüm şarkısı; when i see you smile
Saat 11:56. Yani, normalde okul olmadığı zamanlarda asla uyanık olmayacağım saatler. Peki neden mi uyanığım?
''Siyah tişört mü beyaz mı? Hangisinin altına haki postal iyi gider ve bi saniye en önemlisi dar pantolon mu yoksa bol mu? Jimin! Sana diyorum.''
''Dayak arsızı olmak nasıl bir his Taehyung, bana önce bunu anlatsana?'' Gözlerim açıktı ama içim uyuyordu. Şu an muhtemelen beşinci rüyama doğru koşuyordum. Hava akşam üzerine kadar uyumayı gerektirecek kadar kapalıydı ve ben evimde, huzurun eşiğindeydim. O odama gelinceye kadar..
Kucağında bir yığın kıyafetle odama girmiş, önce kahvaltı bahanesiyle beni rüyalarımdan alıkoymuştu... Şu an ne mi yapıyorduk? Sırtımı yatağa yaslamış, onun salak salak ''hangi kıyafeti giyeceğim?'' yakarışlarını dinliyordum. Ve ben bu sorunun sorulacağı en son adamdım, bunu çok iyi biliyordu.
Amacı beni bezdirip kendisiyle gitmeye ikna edecek kadar hayattan soğutmaktı. Çünkü biliyordu, ne kadar çok üstüme gelirse o kadar çabuk ''tamam'' diyecektim.
''Hadi ama, bana stil danışmanlığı yapacaksın altı üstü. Tamam kızma, sonra senin neler giyeceğine karar veririz.''
Kollarıyla yorganımı çekiştiriyordu. Ona ne kadar dik dik bakmaya devam etsem de, kesinlikle arsızın önde gideni olduğundan pes etmiyordu. Ah, bu çocuk.. İflah olur muydu?
''Taehyung..'' Gözlerimi kapatıp, derin bir nefes bıraktım dudaklarımdan. Başımı geriye doğru yasladım, ona bakmak ciddi anlamda sinirlerimi bozuyordu. ''Gelmeyeceğim demiştim. Bunun nesini anlamıyorsun?''
Çenemi kavradı parmaklarıyla, gözlerini açmakta zorlandığım gözlerime dikti. ''Neden her şeye itiraz etmek zorundasın? Ben istediğin her şeyi yapmaya çalışırken, neden biraz da sen aynısını yapmayı denemiyorsun?''
Tamam, işte bu sefer gerçekten ciddiydi ve haklıydı da. Çenemi elleri arasından kurtarıp, oturuşumu düzelttim. Ciddiyeti bir nebze olsun beni ayıltmıştı. Evet, günaydın...
''Taehyung, Jongin'e dün, bu akşam için gelirim demiştim. Şimdi seninle planım olduğunu söylersem.. Ve bahsettiğin ortam..'' Oflayarak konuşmamı sonlandırdım. Kaşlarını kaldırmış, ters ters bakmaya devam ediyordu.
''O da gelmek isteyecek, anlamıyor musun? İkinizin arasında kendimi elektrik akımına uğramış gibi hissediyorum. Sende benim gibi huzurlu bir akşam geçirmek istiyorsan gelmemi isteme, lütfen.''
Aynı kuvvetle o da ofladı, tam da yüzüme doğru... Yanımdan kalkıp, pencereye doğru yürüdü.
''Tamam... O da gelsin. Sorun yok.''
Taehyung tarafından hiçbir zaman sorun yoktu zaten. Sorunlu olan taraf başlı başına Jongin'di ve bu durum kesinlikle can sıkıyordu. İtiraz etmemi gerektirecek herhangi bir sebep bırakmamıştı bana. Omuzlarımı sallayarak kabul ettim, kesinlikle bir açıdan berbat bir akşam bizi bekliyordu.
**
Jongin'e yaklaşık kırk dakika boyunca Taehyung'la gitmek zorunda oluşumu, istiyorsa kendisinin de gelebileceğini anlatmıştım. Başlarda benimle sıkılmadan tartışmaya başlamış, sonrasında ise plan değişikliğini son dakika veriyor oluşuma sitem etmişti. Basit bir cevap vermesi yetmez miydi? Tamam gelirim veya gelmiyorum/gelemiyorum gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kiss me harder • jikook
Fiksi Penggemar"gökteki yağmur sicim gibi akıyordu çıplak bedenlerimize. ay ışığının gölgesi vurmuşken tenine, fütursuzca dans ediyorduk gecede. sonra sevdim, biraz da seviştim seninle.."