Adımları her zaman oturduğu banka yöneldi. Hep yaptığı gibi bankın en sağına oturmuştu yine. Birbirine karışmış kulaklıklarını cebinden çıkardı. Karışıklığı umursamadan taktı kulağına. Ama hiçbir şey açmadı. Sadece dışarıdaki gürültüleri duymamak için takmıştı. Pek işe yaradığı da söylenemezdi. Her gün hiç bıkmadan gelirdi buraya. Saatlerce oturur, giderdi. Gökyüzünü, parlayan yıldızları izlemeye başladı kapkara gözleriyle. Evrenin kara deliğiydi sanki. Bir yıldız kaydığında hafiften gülümsedi. Ve el salladı yıldızın arkasından. Çünkü halası ona, bir yıldız kaydığında annesinin ona selam verdiğini söylemişti. Sonra bir anda düştü suratı. Neden almıştı ki o çakmağı eline. Neden yakmıştı ateşini. Eğer bunları yapmasaydı, annesinin şefkatli kolları arasında olurdu şimdi. Yine çenesi gerildi, sıktı dişlerini, yumruk yaptı elini. Alışmıştı artık bu hallerine. Ama annesinin olmayışına asla. Asla alışamazdı şefkatli kollarının arasında olamamaya. Çıkardı kulaklıklarını, denizin sesini daha net duyabilmek için. Ve tekrar baktı gökyüzüne, daha derin, daha koyu, daha sulu bir şekilde. "Özür dilerim anne" dedi fısıltıyla. Ve kalktı yerinden. Gözünden süzülen bir damla yaşı elinin tersiyle sildi. Ve yürümeye başladı ay ışığının eşliğinde. Yine bırakamamıştı acısını. Yine iyileşmemişti yarası. Yine saklı kalmıştı kalbinde, 6 yıllık bir hüzün.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARA
Romanceİki yaralı kalp. Biri anne diye bağırır. Diğeri baba diye ağlar. İkiside birbirinden habersiz acıları ile yaşar. Ama bilmiyorlar ki birbirlerirnin ilacı olduklarını Bilmiyorlarki yaralarının merhemi olduklarını. İki yaralının iyileşme hikayesi bu. S...