479 65 25
                                    

Yorgun savaşçıyı yorumlarınızla şımartın bakalım.

Yorgun savaşçıyı yorumlarınızla şımartın bakalım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌠

Ölüm, doğum kadar doğal bir süreciydi hayatımızın. Çok da matah bir durum değildi anlaşılacağı üzere. Biz insanlar her ne kadar bunu dramatize etmeye endekslensek bile her şey bir süreçten ibaretti. Fakat ne yazık ki, yine de ve her şeye rağmen kalbinize çöken acıya, her hücrenizi saran buhrana engel olamıyordunuz.

Birini kaybetmek, hala, bu devirde bile başa çıkabildiğimiz bir olay değil ve olmamaya devam edecek. Özellikle daha dün gözlerinin içine baktığın, gülümseyişini gördüğün, sesini duyduğun birini toprağın altına ebediyen uğurlamak kolay bir şey değildi. Hafızanda kalan o tebessümü, kulaklarında uğuldayan o kahkahayı bir daha hiçbir yerde duyamayacaksın artık. Belki güzel belki acı birer anı olarak kalacak.

Hayat bilmiyor, bir haber senin o zamanları bir anı kutusuna hapsetmekle yetinemeyeceğinden. Değerini bilmesen de ona ihtiyacın olduğunu bilmiyor. Hayat bilmez ama sen bilmelisin.

İşte ondan geriye birkaç anı, bize de o anların içinde hapsolmak kalıyor.

Büyükada'ya geçmem saatlerimi alıyor. Giray'ın yanında olmak istiyorum çünkü olağan zaman içerisinde bana mesaj atan, arayıp halimi hatırımı soran ya da sevindiği bir şeyi benimle paylaşan biri değil. Mesaj, onunla aramızda bir yardım çağrısıydı.

Ben ilk hakkımı on iki yaşımdayken kullanmıştım. O sene sevgili anneciğim bir yıldırım gibi hayatıma düşüvermişti.

Babamın anneme alışmam için beni orada bırakması iyi sonuçlar doğurmamıştı haliyle. Ona beni neden annemle tek başıma bıraktığını sorduğumda aldığım cevap mantık çerçevesi içindeydi fakat ben mantığıma uyanı değil işime geleni kabul gören bir insandım.

Annem çıkıp gelmiş ve hayatıma dalmıştı, babam ise ona ne kadar kızarsa kızsın beni etkisi altına almak yerine kendi seçimimi kendim yapmamı, büyüyünce onunla geçiremediğim vakitler için pişman olmamamı ve onu suçlamamamı istemişti. Anlayacağınız o da kendi içinde sıyrılmıştı bu olaydan. Ama yine de hakkını yememek lazımdı.

Ben de annemi geldiği deliğe geri postalamak için akla gelmeyecek hinlikler yapmıştım. Onlardan birinde saklandığım yer, kaçak silahların gizlendiği bir depoydu. Evet yanlış duymadınız, asıl duyunca şok ve panik geçiren bendim. Giray'a cici annemin aldığı telefonla ulaşmam ve oradan kurtulmam çok kısa sürede gerçekleşmişti. Giray'ın beni oradan sırtında taşıyarak çıkardığını hala hatırlıyorum.

İkincisinde on altı yaşındaydım. Salak bir kızın teki çok yaramaz olmamı annemin beni sevmemesine bağlamıştı. Giray ise ona; "Seni sadece annen seviyor ama Sedef'i seven ve sevebilecek yüzlerce insan var bu hayatta. Bir kişi eksik kalsın çokta lazım değil," diyerek bendeki değerini arttırmayı başarmıştı.

Çınar Altı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin