Merkalarınızı gidereceğimi umuyorum, Çınar için yorum yapmayı unutmayınız.Gülüşü çölün ortasında bir su kaynağıydı benim için. - Küçük Prens
ÇINAR ALKAN
Sözcüklerin birbiriyle olan uyumu dikkatimi her zaman çekmiştir. 'Bir insan beyninin ya sağ lobu daha fazla çalışır ya da sol lobu' teorisini savunan insanlara tepki olarak doğduğumu düşünüyorum. Bilgisayar Mühendisliği okudum çünkü bu alanda muhteşem fikirlerim olduğuna inanıyorum. Zeki bir hacker olduğumu bile savunabilirim. Yeni kodlar yazıp makineler için yeni yazılımlar geliştirirken Edebiyat dünyası ile de ilgileniyordum.
Bu bir hobi değildi. Seçim olmadığı gibi. Bu bendim. Ruhumdu. Yirmi yedi yaşına merdiven dayamış bir adamın kendini bulmasının şuan gözünüze ne kadar basit geldiğinin farkındayım fakat öyle değil. Bu okumayla başlamış bir yolculuk değildi benim için. Önce yazmıştım. Çünkü yaşadığım hazzı ve mutluluğu ifade ediş şeklim benim için hep eksikti. Ve duygularını en uçta yaşamayı tercih eden biri olarak bunun hep eksik ve muallakta kalacak olması beni korkuttu. Böylece kalemimi elime aldım.
Bilmediğim dünyalara açıldığımı fark ettim. Mutluluğu hissediyordum ama sözcükler hep eksik kaldı. Duygularım da öyle. Bu sefer okumaya başladım. Önce romanlarla başladım. Fakat bahsettiğim veya yakalamaya çalıştığım uyum aradığım kadar ahenkli değildi. Beni coşturmuyordu. Sayılar arasında bocalayan zihnimi arındırmıyordu.
Yine, bozuk bir saat gibi duruvermiştim. İşte tam da o zaman imdadıma annem yetişti. On yedi yaşında şiir ile tanıştım. Turgut Uyar, Edip Cansever, Cahit Zarifoğlu... Ah Cahit Zarifoğlu ne güzel şeyler bıraktın sen benim ruhumda. Ne çetrefilli yollardan geçtik beraber. Can Yücel, Yahya Kemal Beyatlı, Erdem Beyazıt, Necip Fazıl Kısakürek, Cemal Süreya, Ataol Behramoğlu... Ve saymak istediğim onlarca isim daha.
Onlar bana sadece okuduklarımı değil okuyamadıklarımı da anlatmayı başardılar. Yaşayamadıklarımı yaşattılar. Bocaladığımda hislerime tercüman oldular. Bazen kaybettiler bazen yolumu buldurdular. Ben o harflerin labirentinde ruhumun peşinden koştum. Orada yazmayan kelimeleri bile okudum.
Ben önce şiire aşık oldum. Bana hayatımı bahşeden harflere.
Daha sonra, o labirentte koşup dururken, harflerin üzerinden kucağıma düşene.
Önüme çıkan engeller, benim için hiçbir zaman yıkılamayacak güçlükte olmadı. Hayatın tozpembe olduğunu öne süremem. Bir elim yağda bir elim balda olayı tartışılır ama kendim için attığım çoğu adımda önüme koca sıra dağların çıktığına yemin edebilirim. Bunları aşmak ne kadar zor olsa da azim her zaman en büyük ata sporum olmuştu. Düştüğümde kalkamayacağıma, bir insana bir acıya veya bir hayalime yenileceğime hiçbir zaman inanmadım, ihtimal dahilinde bile değildi. İstedim, çabaladım ve oldu.
Bu yüzden kişilik sahibi olmaya çalışırken ruhuma kazık çakmış yegane şeylerden biri kendinden eminliğimdi. İstediğim her şeye ulaşabileceğim bir varlığımız vardı. Fakat ne yazık ki gözüm hep ulaşamayacaklarımda oldu. Paranın satın alamayacağı her şeyde.
İnsanlarla iletişimi kolay biriyim. Güldürmeyi, mutlu etmeyi severim. Bunlar kendiliğinden olan şeylerdi benim için. Fakat asla olamadığım bir şey vardı. Meraklı bir insan hiç değildim. Gelecek kaygım ya da nerede olacağım hakkında meraklarım yoktu. Genel olarak planlarım vardı. Planlardım ve hayata geçirirdim. Bu olacağım derdim ve o olurdum. Bunu istiyorum derdim ve onu alırdım. Her şey bu kadar netti benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çınar Altı
Humor"Gözlerin, gözlerin bana aklımı kaybettiriyor ama ancak İncilerinle buluşunca yolumu bulabiliyorum. İnci, ben sana bakmazsam kaybolurum. Issız sokaklarda kaybolacağıma senin her karesi sedef dolu ömründe kaybolmaya ilk gün razı geldim ben. Seninle h...