Bölüm 12: Uzak Yakın Rüya

300 15 19
                                    

Görebilmek için, en uzağa

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Görebilmek için, en uzağa.

Çikolatanın kalan son parçasını ağzına atıp fıstıkları bir güzel çiğnerken kahvesini büyük bir yudumla bitirdi, telveyle pürüzlenen dili bir anlığına ağzına fazla gelir gibi oldu. İnsan yeşil ve mavinin arasında kalan bir evde, üstelik böyle serin bir gecede, dikkat kesilmese bile yaprakların uğultusunu rahatlıkla duyabiliyordu.

Balkonun korkuluğuna dayanıp etrafı izlemeye başladı, hiçbir şey görünmüyordu, yeşille mavi karanlıkta erimişti. Kolu kalın kazağına rağmen korkuluğun soğukluğundan ürktüyse de kıpırdamadı. Şurada durduğu zamanlarda bakışları hep bir şeylerin üzerinde dolanıyordu fakat izlediği, ne denli ilgi çekici olursa olsun, yalnızca gözleriyle temas kuruyordu. Gözleri her şeyi ezberlese de asıl kendisini izliyordu bu esnalarda.

Fincanın yanında duran çikolata ambalajını uçmak üzereyken yakaladı. Biraz geri çekilince içeriden gelen ışığın aydınlattığı korkulukta gezinen ufak karıncayı fark etti. Mutfaktan sonra buraları da bulmuşlardı demek, bu şimdi yalnız başına gezse de dostları arkasından muhakkak gelirdi. Yine de, karınca sürülerini görmekten nefret etse de, savunmasız bir karıncayla uzun zamandır böyle karşı karşıya kalmadığını ayrımsadı. Herhâlde en son, çocukluğunda halının üzerinde oynamıştı birkaçıyla. O haylaz hissi duyumsadığında karıncanın önüne çoktan duvar örmüştü. Eli, çaresiz böcek kaçtıkça onun peşinden gitti, kendi seçtiği yeni yollar sundu ona. Zavallı, sonunun gelip gelmeyeceğini bilmediği bir çabayla oradan oraya gidiyor, koca ele tırmanmaktan ısrarla kaçınıyordu.

Eskiden, Cahit çocukken, zorla da olsa tırmanırlar, hatta elinin üzerinde dolanırlardı. Kurnazca düşündüğünden emin hâlde üzerinde çikolata tortusu kalmış parmağını uzattı bu kez, yine işe yaramadı. İçindeki güceniklikle kendi büyüklüğünü kendine yeterince kanıtladıktan sonra, karıncanın karmaşık ağlarla kaplı zihni varmış gibi onunla sessiz bir iletişim kurmaya, kaçışına duygusal anlamlar yüklemeye çalıştı. O an, çoktandır tutmakta olduğu ambalaj sayesinde yeni bir çözüm üredi kafasında; içine bakınca birkaç tatlı parçacık gördü. Büyüklü küçüklü üç parçacığı beyaz düzlüğe düşürdü. "Hadi bakalım, bunlara da gelme de göreyim."

Oralı olmayan karınca, yeniden Cahit'in sınırlarını takip etmek zorunda kaldı. Duvara belli belirsiz dokundu ve arkasına bakmadan gitti. Cahit çocukluğuna mı karıncaya mı yeni bir yabancılık hissettiğini anlayamadan karşılıksız öfkesiyle kalakaldı. Kendineyse bu yabancılık, kendisiyle yeni bir tanışıklık da yaşayacak olmalıydı.

Zühre'den ayrılıp eve geleli bir saat olmuştu, farkında değildi. Gelir gelmez kahvesini yapıp balkona defetmişti kendisini. İyileşmiş ya da iyileşmemiş, daha kötü olacakmış ya da olmayacakmış, ağrıları varmış ya da yokmuş, önemsizdi.

Geceden medet uman rüzgârı dinlemek, hep duymayı beklediğin sırrı sana verecek. Gör, yıldızlar şahit.

Rüyalardan yüce bir gökyüzü, eşsiz, gerçekten eşsiz bir güzellikle karşılarında, denizin üzerinde kendisini sergiliyordu. Zamandan, mekândan, şeffaf kalabalıklardan kaçıp buraya gelmişlerdi. İkisinin dilinde de bunun adı kaçmaktı. Bu ana, kimsenin suyu bulanıklaştıramayacağı kadar gömülmüşler, görünmez olmuşlardı. Şimdi, burası, bu sessizlik, coşkunun duruluşu ve sindirilişi... Denizin, üzerinde oturdukları taşları getirip kıyıya yerleştirişi gibi.

Rüzgârınla KalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin